51 episodes

Kalpler ancak ALLAH'ı (cc) zikretmekle felah ve ferah bulur.
(Münhasıran , meşguliyetler esnasında veya seyahatlerde vakti değerlendirmek için Peygamberimizin(SAS), Hulefa-i Raşidin ve Mübarek Meşayihin, Evliyanın (RA) Kulubud Daria da kayıtlı mevsuk-muteber-meşhur duaları,zikirleri,virdleri,beyitleri ve Kurân da ki bir kısım sureler açıklamalarıyla birlikte Anchor Platformundaki FM kanallarından istifadenize sunulmuştur.)
Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurur:
'Kur'ân okuyan için bir sevap, dinleyen için iki sevap vardır.' Online medya üzerinden dinleyenler de aynı sevabı alırlar inş.

ZAKİRİN Zakirin

    • Religion & Spirituality
    • 5.0 • 3 Ratings

Kalpler ancak ALLAH'ı (cc) zikretmekle felah ve ferah bulur.
(Münhasıran , meşguliyetler esnasında veya seyahatlerde vakti değerlendirmek için Peygamberimizin(SAS), Hulefa-i Raşidin ve Mübarek Meşayihin, Evliyanın (RA) Kulubud Daria da kayıtlı mevsuk-muteber-meşhur duaları,zikirleri,virdleri,beyitleri ve Kurân da ki bir kısım sureler açıklamalarıyla birlikte Anchor Platformundaki FM kanallarından istifadenize sunulmuştur.)
Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurur:
'Kur'ân okuyan için bir sevap, dinleyen için iki sevap vardır.' Online medya üzerinden dinleyenler de aynı sevabı alırlar inş.

    ZAKİRİN-51- ŞİFA TERAPİSİ - 25 Manevi Reçeteler- Deva'lar - Şifa Ayetleri ve Hadisleri- 19 Tahmidiye (AR-TR ) DUALARI(1-2-3)

    ZAKİRİN-51- ŞİFA TERAPİSİ - 25 Manevi Reçeteler- Deva'lar - Şifa Ayetleri ve Hadisleri- 19 Tahmidiye (AR-TR ) DUALARI(1-2-3)

    Duâ bir ubûdiyettir; ubûdiyet ise, semerâtı uhreviyedir. Dünyevî maksadlar ise, o nevi duâ ve ibâdetin vakitleridir; o maksadlar, gàyeleri değil. Beliyyelerin istilâsı ve muzır şeylerin tasallutu, bâzı duâların evkàt-ı mahsusalarıdır ki, insan o vakitlerde aczini anlar; duâ ile, niyaz ile Kadîr-i Mutlakın dergâhına ilticâ eder. Eğer duâ çok edildiği halde, beliyyeler def’ olunmazsa, denilmeyecek ki, "Duâ kabul olmadı." Belki denilecek ki, "Duânın vakti, kazâ olmadı." Eğer Cenâb-ı Hak, fazl ve keremiyle, belâyı ref’ etse, nurun alâ nur, o vakit duâ vakti biter, kazâ olur.Demek duâ, bir sırr-ı ubûdiyettir. Ubûdiyet ise, hâlisen livechillâh olmalı. Yalnız aczini izhâr edip, duâ ile Ona ilticâ etmeli; Rubûbiyetine karışmamalı. Tedbîri Ona bırakmalı, hikmetine itimad etmeli, rahmetini ittiham etmemeli.

    Tüm dünyayı etkisi altına alan Corona virüs münasebetiyle herkesin evlerinde bilfiil ve sosyal medya aracılığı ile grublar halinde yana-yakıla belaların def edilmesi ve şifa niyetiyle edilen dualara iştirak etmek ve katkı sağlamak niyetiyle ; daha önce paylaştığımız ZAKİRİN-33- 1 - ŞİFA TERAPİSİ (Hastalar Risalesi-1) ve ŞİFA (Tahmidiye AR-TR ) DUALARI-1 programımızın  devamı olarak , Şifa Ayetlerini,Hadis-i şeriflerde zikredilen bir kısım şifa dua ve tavsiyelerini ve Ustad Bediuzzaman Hz nin yazdığı "musibetzede ve hastalara hakiki bir teselli , manevî bir reçete, ve nâfi’ bir merhem olabilecek yirmi beş devayı içeren 25.Lem'a(Hastalar Risalesi-2-3) ve (Tahmidiye 2-3 ) kısımlarını bu programda paylaşıyoruz.

    Üstad Hz  maddi ve manevi musibetlere ve hastaliklara karşı "Hazreti Ali (ra) Efendimizin ismi azam olarak kendine kabul ettiği Ferd, Adl, Hay, Kayyum, Hakem, Kuddüs  altı esmasını, 19 ukdeden oluşan ve bu isimleri şefaatçi  ederek duâ ettiği çok tesirli, küllî bir duâ TAHMİDİYYE  duâsının pek çok maddî ve manevî olan hastalıklara şifa olduğu belirtilmiştir. 

    Arzu edenler 33. Programımızı dinleyebileceği gibi, bela ve musibetlere karşı daha önce okunan ZAKİRİN-42-BELA ve MUSİBETLERE Karşı Okunacak; Kenz-ül Arş, İmam-ı Azam Ebu Hanife Hz. nin Şifreli Kur'an ayetleri, Hz Geylani (KS) Nasr-Yardım , Tevhidname Dualarıni da dinleyebilir. Bu programdaki duaların fazileti hakkında;

    Kenzül Arş Duası; Hz. Ali r.a tarafından düzenlendiği, ehlibeyt ve sahabeler tarafından  rivayet edildiği bilinen ,asıl sûreti Kur’ân’dan ve hadislerden alınan  muazzam hikmetleri sırları ve faziletleri olan bir duadır. Kim ki "Fâtiha’yı, İhlas Süresi’ni, Kâfirun ve Felak ve Nâs Suresi’ni üç kere okuyup sonra da bu duayı okursa Allah onu karşılaştığı bütün varlıkların şerrinden korur ve her türlü hastalıktan, her zalimin şerrinden onu emin kılar ve bütün isteklerini verir" denilen bu duâ metnini bu günlerde  Allah’ın merhametine ve şefkatine sığınmak için okuyabiliriz, dinleyebiliriz.

    KUR’ÂN‐I KERİM’DEN 15 AYET
    İmam‐ı Âzam Ebû Hanîfe radiyallâhü anhın Kur’ân‐ı Kerim’den seçtiği onbeş ayet hakkında denilmiştirki; her kim bu ayetleri yazıp taşırsa
    evine, bineğine asarsa, okursa , inşaallah dinlerse paylasirsa bütün zararlı  şeylerden emin olur.

    Ayrıca yabancı dostlarımız için Hastalar risalesinin İngilizce çevirisi ve şifa duaları ve müzükal enstrümanlarla hazırlanan ZAKIRIN-SUFI- 34 - 1- HEALING THERAPY and PRAYERS for GOD and Best Spiritual Songs... programını dostlarımız için paylaşabiliirz

    • 2 hr 45 min
    ZAKİRİN- 50- Şefkat Kahramanları Hanımlara İthafen (Rabia-tul Adeviye Fazileti-Duası, Hanım Sahabilerin İsimleri ile Dua- Alvarlı Hz.Nenni Muhammedim Nenni Kasidesi)

    ZAKİRİN- 50- Şefkat Kahramanları Hanımlara İthafen (Rabia-tul Adeviye Fazileti-Duası, Hanım Sahabilerin İsimleri ile Dua- Alvarlı Hz.Nenni Muhammedim Nenni Kasidesi)

    Allah Teâlâ’nın Kur’an’da kadınları muhatap aldığı birçok ayet vardır. Allah Teâlâ tarafından övülen kadınlardan biri olan “Firavun’un karısı”Müzahim kızı Asiye dir.Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurdu; “Erkeklerden kemale ulaşanlar yaninda Kadınlardan kemale ulaşanlar ise Firavun’un karsı Asiye, İmran kızı Meryem ve Huveylid kızı Hatice’dir.”Hz. İsa gibi büyük bir peygamber “Meryem oğlu İsa” olarak anılmış, Nisa (kadınlar) Suresi ve Meryem Suresi adıyla müstakil sureler yer almış, kadınlar üzerinden bütün insanlara örnekler verilmiştir.

    Kadınlar, birer şefkat âbidesidir. Başta çocuklarına karşı sergiledikleri şefkat, aynı zamanda Nur mesleğininin de bir esasıdır. “Acz”, “fakr”, “şevk” ve “şükür”den sonra, “tefekkür” tedebbür, teemmül ve bir de “şefkat”. Bunlar, adeta imanın altı rüknü gibi, imana ve Kur’an’a hizmet mesleğinin altı rüknüdür; şefkat de onlardan bir rükündür.

    Kadınlar, şefkat kahramanlarıdır. Şefkat, Cenâb-ı Hakk’ın Rahmâniyet ve Rahîmiyet’ine mazhariyetin ifadesidir. Bu da dünya ve ukbâda, Cenâb-ı Hakk’ın, bütün mahlukâtı re’feti ile, utûfeti ile -kucaklama tabiri caiz ise- kucaklaması, himaye etmesi, sıyânete alması demektir. Evvelâ onlar, böyle bir mazhariyetlerini, yüksek mazhariyetlerini sergilemiş oluyorlar.
    Başkalarına karşı şefkatli olmak çok önemlidir. Kimde olursa olsun, şefkat mühimdir; fakat tâife-i nisâda, bu, müzâaf, hatta mük’ab şekilde vardır. Kadınlar, başta çocuklarında bunu gösterirler; dünya kadar meşakkate   hayatlarının sonuna kadar katlanirlar
    Şimdi bu dönemde, kadınlar öncelikle kendi evlatlarına, kendi yakınlarına yönelik o şefkat hislerini, şefkat potansiyellerini bu defa -bir yönüyle- diğer kardeşlerine, mü’min kardeşlerine kullanma için âdetâ yarışıyorlar.
    Kur’an’ın temel disiplinleri ile, düsturları ile onlar da mücâhede ediyorlar.. nefislerine karşı mücâhede ediyorlar.. din-i mübîn-i İslam’ı neşretme adına mücâhede ediyorlar… Bir araya geliyorlar  sohbet-i Cânân ile vakit geçiriyorlar, imanlarını yeniliyorlar.

    Eşinden/çocuklarından koparılan, hapse atılan veya ıssız bir yerde aile birleşimi bekleyen ya da kendisi nispeten emniyette olsa da bütün elemleri gözyaşlarıyla paylaşıp muavenet-yardimlasma amaçlı vesilelerle imdada koşmaya çalışan günümüzün mazlum ve mağdur kadınları, Hazreti Hatice, Âişe ve Hâcer gibi validelerimizin temsilcileridirler; Allah onları da zayi etmeyecektir; onların katlandıkları mağduriyetlerin ve yaptıkları iyiliklerin de hiçbiri boşa gitmeyecektir inşaalah.

    Kadın evliyâ`nın büyüklerinden Râbia-i Adviyye Tâbiînden ve hanım evliyanın büyüklerindendir. 714-796 yıllarında Basra’da yaşadı.Hazret-i Râbia, çok oruç tutardı. kıldığı her namazı; “Bu benim son namazımdır” diye huşû ile kılar! hep Allahü teâlâyi zikirle ve tefekküre ibadetle  ile meşgul olurdu.
    Hz Râbia'nın   kıymetli sözlerinden bazıları:
    “İşlediğiniz günahları gizlediğiniz gibi, yaptığınız iyilikleri de gizleyin.”
    “Sabır insan olsaydı, çok kerîm olurdu.!
    “Marifetin (Allahü teâlâyı tanımanın) alâmeti, her an O’nu hatırlamaktır.”
    “Kul Allahü teâlânın sevgisini tattığı zaman, Allahü teâlâ o kulunun kusurlarını kendisine gösterir. Böylece o, başkalarının kusurlarını göremez olur. “
    “Bir kimse; “Yâ Rabbi! Benden râzı ol dedi. “Bunu gören hazret-i Râbiâ;” Kendisinden râzı olmadığın (kaza ve kaderine rızâ göstermediğin) bir Zâtın ya’ni Allahü teâlânın, senden râzı olmasını istemeğe utanmıyor musun?” dedi.
    Çok defa şöyle derdi: “İstiğfâr etmekle kurtulduk sanıyoruz. Halbuki istiğfârımız da (kusurlu ve şartlarına uygun olmadığı için) bir başka is

    • 57 min
    ZAKİRİN-49- Mİ'RAÇ YOLCULUĞU (Mi'raç Hakkında, Salat-u Selamlar, İstiğfarname , Bela ve musibetlere karşı Yakarışlar)

    ZAKİRİN-49- Mİ'RAÇ YOLCULUĞU (Mi'raç Hakkında, Salat-u Selamlar, İstiğfarname , Bela ve musibetlere karşı Yakarışlar)

    ·"Ayetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haramdan alıp, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O herşeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” İsrâ Sûresi, 17:1.

    · Recep ayının 27. gecesinde idrak edilen Miraç Kandili Peygamber efendimiz Hz. Muhammed’in Mescid’i Aksa’dan semaya yükselerek yaptığı hikmet yüklü geceyi ifade ediyor.Hakikat-i Mirac; Zât-ı Ahmediyenin (a.s.m.) merâtib-i kemâlâtta seyr ü sülûkünden ibarettir..
      Cenab-ı Hak bütün kemâlât-ı insaniyeyi câmi’, hem bütün tecelliyât-ı İlâhiyeye mazhar, hem bütün tabakat-ı kâinata nazır ve saltanat-ı Rububiyetin dellâlı ve marziyât-ı İlâhiyenin mübelliği ve tılsım-ı kâinatın keşşafı yapmak için, burâka bindirip, berk gibi semâvâtı seyrettirip, kat’-ı merâtip ettirerek, kamervâri menzilden menzile, daireden daireye rububiyet-i İlâhiyeyi temâşâ ettirip, o dairelerin semâvâtında makamları bulunan ve ihvânı olan enbiyayı birer birer göstererek, tâ Kab-ı Kavseyn makamına çıkarmış, ehadiyet ile kelâmına ve rüyetine mazhar kılmıştır.
      Zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm, İsm-i Âzama mazhardır  ve nübüvveti umumîdir  ve bütün esmâya mazhardır.  Elbette, bütün devâir-i rububiyetle alâkadardır. Elbette o dairelerde makam sahibi olan enbiyalarla görüşmek ve umum tabakattan geçmek, hakikat-i Miracı iktiza ediyor.
    Zât-ı Kibriyânın saltanat-ı rububiyetini, haşmet-i hâkimiyetini müşahede ederek, o Zâtın marziyâtı ne olduğunu anlamak ve Onun saltanatına dellâl olmak için, .... daire-i âzamiyesinin ünvanı olan Arş-ı Âzamına girecek, tâ Kab-ı Kavseyne, yani imkân ve vücub ortasında Kab-ı Kavseyn ile işaret olunan makama girecek ve Zât-ı Celîl-i Zülcemâl ile görüşecektir ki, şu seyr ü sülûk ise Miracın hakikatidir.
    Madem Cennette cisim ruh ile beraber gider. Elbette, Cennetü’l-Me’vâ gövdesi olan Sidretü’l-Müntehâya urûc eden1 zât-ı Ahmediye (a.s.m.) ile cesed-i mübarekini refakat ettirmesi ayn-ı hikmettir...

    · Miraç hakikatinin tüm insanlığa getirdiği hediyeler

    1.meyve; zât-ı Ahmediye (a.s.m.)Erkân-ı imaniyenin hakaikini gözle görüp, melâikeyi, Cenneti, âhireti,   yetmiş bin perde arkasında Zât-ı Zülcelâli gözle müşahede etmiş. Sultan-ı Ezel ve Ebedin marziyâtını, doğrudan doğruya, Mirac semeresi olarak, hakkalyakîn işitip, getirip beşere hediye etmiştir.
    2.hediye;Sâni-i Mevcudat ve Sahib-i Kâinat ve Rabbü’l-Âlemîn olan Hâkim-i Ezel ve Ebedin marziyât-ı Rabbâniyesi olan İslâmiyetin -başta namaz olarak- esasatını cin ve inse hediye getirmiştir
    ÜÇÜNCÜ MEYVE: Saadet-i ebediyenin definesini görüp, anahtarını alıp getirmiş, cin ve inse hediye etmiştir. Evet, Mirac vasıtasıyla ve kendi gözüyle Cenneti görmüş ve Rahmân-ı Zülcemâlin rahmetinin bâki cilvelerini müşahede etmiş ve saadet-i ebediyeyi kat’iyen, hakkalyakîn anlamış, saadet-i ebediyenin vücudunun müjdesini cin ve inse hediye etmiştir
    DÖRDÜNCÜ MEYVE: Rüyet-i cemâlullah meyvesini kendi aldığı gibi, o meyvenin her mü’mine dahi mümkün olduğunu müjde vermeiştir .
    BEŞİNCİ MEYVE:İnsanin, kâinatın kıymettar bir meyvesi ve Sâni-i Kâinatın nazdar sevgilisi olduğu,  şu dünya gayet kerîm bir Zâtın misafirhanesi, insanlar dahi Onun misafirleri, memurları, istikbal dahi Cennet gibi güzel, rahmet gibi şirin ve saadet-i ebediye gibi parlak olduğu Mirac ile anlaşılmış ve o meyveyi cin ve inse getirmiştir.

    · Bu programda Hz Ali'nin evladı kahramalıkta ilim irfan ve  ibadet-ü taatte zirvelerde olan Muhammed Hanefiyye Hz nin,Peygamberimize Mi'raçda istikbal ettiği arkasında cemaatle namaz kıldığı büyük peygamberlere atfen Peygamberimize yaptığı selatu slamlarını, Hz Al

    • 1 hr 22 min
    ZAKİRİN-48- ZİKİR-TEFEKKÜR-TEFEKKÜRNAME BİRLİKTELİĞİ

    ZAKİRİN-48- ZİKİR-TEFEKKÜR-TEFEKKÜRNAME BİRLİKTELİĞİ

    Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân da لَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُونَ - لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ Tâ ki tefekkür edin.” Bakara Sûresi, 2:219; “Tâ ki tefekkür etsinler.” Nahl Sûresi, 16:44.  Ve
    اَوَلَمْ يَتَفَكَّرُوا فِى اَنْفُسِهِمْ مَا خَلَقَ اللهُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضَOnlar kendi üzerlerindeki İlâhî san’at mucizelerini hiç düşünmezler mi? Gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri Allah, ancak hak ve hikmetle yaratmıştır....” Rum Sûresi, 30:8 لاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُون gibi âyetler ve "Tefekkür eden bir topluluk için deliller vardır."Yunus Sûresi, 24.
    ve  تَفَكُّرُ سَاعَةٍ خَيْرٌ مِنْ عِبَادَةِ سَنَةٍ  "Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten daha hayırlıdır.” (Gazâlî, İhyâ-u Ulûmi’d-Dîn),hadis-i şerifi de ,  tefekküre azîm teşvikat  yapmaktadır.

    İnsan, bir saat sağlam tefekkür ederse, o insanda erkân-ı imaniye inkişaf eder ve Allah'la olan münasebeti bu tefekkürü yapmayanlara göre daha derince olur.Belli vird ve zikirler de, insanın tefekkürünü geliştirir. Zira bu vird ve zikirlerde yer alan cümleler, belli bir tefekkürün sonucunda ortaya konmuş ifadelerdir.
    Allah (celle celaluhu) pek çok yerde dikkatleri aklı kullanmaya ve tefekkür etmeye çektiğine göre, mü’minlerin de gerek âfâkî gerekse enfüsî tefekkürde derinleşmeleri gerekmektedir.
    Vakıa, zikri umumî mânâda ele aldığımızda, Kur’ân okumak, hadis-i şeriflerle meşgul olmak ve tevhidden bahsetmesi itibarıyla Kur an tefsirlerini imanı hakikatleri eserlerini müzakere ve mütalâa etmenin de bir zikrullah olduğunu söyleyebiliriz.

    Zikirle fikir yolu açılır, zikir size yeni düşünme ufukları açarsa, oradaki çok küçük esintilerle bile, sizin onca beyin cehdi ortaya koymanıza rağmen elde edemediğiniz şeylere mazhar olabiliriz... Bazen derin bir tefekkür, aşk derecesinde bir zikretme lüzumu doldurur insanın gönlüne. Kâinat kitabının birkaç sayfasını çevirip, mütalâa edince gönül coşar da Rabb’ini anmak, onun isimleriyle susuzluğunu gidermek ister. Fikir, elimizden tutup bizi ubûdiyete götürür. Böylece salih bir daire meydana gelir. Zikir, bizi fikirde yeni ufuklara ulaştırır; daha evvel dar aklımızla, kevnî veya tekvinî mantığımızla düşünüyorken, zikir sayesinde letâif-i Rabbâniyemiz devreye girer ve artık onlar da düşüncemize yardımcı olur. Daha farklı bir derinlikte tefekkür etmeye başlayabiliriz. 

    Bir “Lâ ilâhe illallah” derken,  o anda Allah Teâlâ’nın bütün isimlerini, bütün tecellîlerini bir anda duyabilelim, bir anda onlarla dolalım. Fakat maalesef, Cenâb-ı Hakk’ın bu kadar lütfu karşısında bizler hâlâ suretle uğraşıyoruz; şekle takılıp kalıyoruz. Onu anarken  onun büyüklüğüne, enginliğine göre anmak için kendimizi zorlamalıyız. Otuz sene kırk sene demeden, ısrarlı olmalıyız. Kendi darlığımızla değil, o tecellî-i ilâhîyi kendi enginliği içinde anlamalıyız.

    Fayda sağlayacak bir tefekkürün olabilmesi için insanın, öncesinde birtakım malumata sahip olması gerekir. Bunun için de bol bol kitap okuma ve kitap okuma müzakere "sohbet-i canan" meclislerine katılım çok önemlidir.

    Hz. Resulüllah (a.s.m) bir hadiste zikir hakkında şöyle buyurmuştur:"İnsanlar bir araya gelip Allah'ı andıkları zaman, melekler onları kuşatır, rahmet onları kaplar ve Allah onları kendisine yakın olan kişilerden kaydeder."Bu hadis-i şerifte de açıkça belirtildiği gibi, Allah için toplanıp İlahi hakikatleri birbirlerine anlatanlar hem zikir ibadeti işlemiş ve hem de meleklerin duasına ve yanlarına gelmelerine vesile olmuş olurlar.
    Artık günümüzün yoğun hızlı yaşam temposu içerisinde  sosyal medya platformları üz

    • 1 hr
    ZAKİRİN-47- REĞAİB KANDİL PROGRAMI ( Üç Aylar ve  Reğaib Gecesinin Faziletleri, Sahife-i Seccade'den Tevbe-İltica Reğaib Duası ve Kapsamlı Salat-u Selamlar)

    ZAKİRİN-47- REĞAİB KANDİL PROGRAMI ( Üç Aylar ve  Reğaib Gecesinin Faziletleri, Sahife-i Seccade'den Tevbe-İltica Reğaib Duası ve Kapsamlı Salat-u Selamlar)

    Üç ayların başlanıgıcı  Receb ayında sevablar kulların defterlerinin sevab hanelerine, bol bol dökülmesi dolayısıyla da Receb-ül esabb; Allah'ın rahmetinin cuşa gelip, ikram ü ihsanatının bol bol kullara geldiği ay denmiştir. Recep ayının ilk cuma gecesinde idrak edeceğimiz Reğâib Kandili,  beklenen Nebi’nin anne karnında olduğu bir sürece tevafuk eder. Belki de o sürecin ilk mühim merhalesinin kilometre taşıdır.  Âmine Hatun’un Peygamberimiz’e hamile olduğunu farkettiği, belirtileri yakaladığı gecedir. Bediüzzaman Hazretleri ise Reğâib gecesinin Zât-ı Ahmediye’nin terakki hayatının başlangıcının ünvanı olduğunu; Mi’rac gecesinin de Zât-ı Ahmediyenin terakki hayatının zirve noktasının ünvanı olduğunu bildirmektedir. Reğâib’in kudsiyetini vurgularken de, Hazret-i Risalet’in (sas) bir derece bir cihette âlem-i şehadete (ana rahminde dünyaya) Reğâib gecesi teşrif ettiklerini haber vermektedir. (Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s.206, 207)

    Üç ayların başlangıcı,  rağbetlere açık inayetle tüllenen bir perşembe akşamı ‘merhaba’ der  Yaklaşan diğer Ulu günlere  duygularımızı ilk defa uyarıp coşturan ‘Reğaib’ bir ses ve enstrüman denemesi gibidir. Yirmi küsur gün sonra gelecek olan Miraç ise, tam hazırlanmış ve gerilime geçmiş ruhlar için âdeta, semâvî düşüncelerle, gök kapılarının gıcırtılarıyla ve uhrevîlik esintileriyle gelir. Beraât bu tembihlerle uyanmış ve tetikte bekleyen sînelere kurtuluş muştularıyla seslenir. Kadir Gecesi’ne gelince, bu kadirşinas insanları, tasavvurlar üstü ve ancak bin aylık bir cehd ile elde edilebilecek feyiz ve bereketle kucaklar ve onları afv u mağfiret meltemleriyle sarar.

    Recep ayının girmesiyle Rahmeti Sonsuz’a karşı duâ, niyaz, hamd u senâ ve tam bir teyakkuzla hazırlığa geçen ruhlar, ayın sonuna doğru ötelere uyanmış gibi tam bir temâşâ zevkine ererler.. ererler de hemen herkesin dili, edâsı, üslûbu değişir ve çehrelerini bir heybet, bir haşyet ve bir ümit sevinci bürür. Herkes daha ziyade kalp diliyle konuşmaya başlar.. beşerî sertlikler daha bir yumuşar.. ve bunlar arasında bir hayli insan, miraç yapacakmışçasına bütün dünyevî ağırlıklarını atar ve âdeta ruh hiffetine ulaşır. Derken Hakk’a yönelmiş bu insanların gönüllerinden taşan nûrâniyet ve sîmâlarındaki rengârenk incelik en katı kalpleri dahi yumuşatacak ve rikkate getirecek ölçülere ulaşır.

    Abdül-Kadir-i Gîlânî (k.s.) ( Günyetü't-tâlibîn adlı eserinde şöyle yazıyor:"Receb: tevbe; Şa'ban muhabbet; Ramazan da Hakk'a kurbiyet ve vuslat ayıdır.""Receb: Günahı, zulm ü cevri terketme; Şa'ban: Salih amel işleyip vefa gösterme; Ramazan ise Sıdk u safaya erme ayıdır."

    "Receb'de şevkle girişilen tevbe ve hasenât, kabule mazhar olur; Şa'ban'da işlenmiş eski seyyiat, afv ü mağfiret kılınır; Ramazan'da ise kula, ilâhi ihsan ve ikramlar bahşedilir."

    Bu hikmetlere binaen , baştacımız, göz nurumuz ve gönül sürûrumuz, sevgili Peygamberimiz, bu ÜÇ AYLAR hakkında:
    "Receb Allah'ın, Şa'ban benim, Ramazan da ümmetimin ayıdır." buyurmuş.

    Zünnûn-ı Mısrî rh. diyor ki: "Receb ekme, Şa'ban sulama ve tımar, ramazan ise hasad ve biçim ayıdır.""Sene bir ağaca benzetilse Receb, o ağacın yapraklanma; Şa'ban, çiçeklenip meyvalanma; Ramazan ise olgunlaşan mahsülün devşirilip toplama zamanıdır."

    Hulasa; Günahkâr, âsi, mücrim, gafil kulların, eğriyi bırakıp doğruya, batılı bırakıp hakk'a, kötüyü bırakıp iyiye, yönelmesi, yani Tevbe-i nasûh eylemesi için kacirilmayacak fırsat gunleridir 3 aylar ve bu mübarek gunler

    Biz ZAKİRİN olarak; daha önce dile getirdiğimiz Hz Peygamberimizin Torunu Şehid Hz Hüseyin RA yadigarı Seyyidler Ehli Bey altın halkasının ilklerinden Büyük Tabiin Imamı Zeynelabidin Hz nin Efendimuzin makami

    • 1 hr 32 min
    ZAKİRİN-46- MU'CİZAT-ı KUR'ANİYE (Meşhur Kurra Hafız ve Kabe İmamlarının Müthiş Kıraatleri ile Kur'an Hakkında ve en Müessir -Maddi ve Manevi Şifa Ayetleri)

    ZAKİRİN-46- MU'CİZAT-ı KUR'ANİYE (Meşhur Kurra Hafız ve Kabe İmamlarının Müthiş Kıraatleri ile Kur'an Hakkında ve en Müessir -Maddi ve Manevi Şifa Ayetleri)

     Bedîuzzamân (ra) Hazretleri eserlerinin muhtelif yerlerinde, “Cenâb-ı Hakk’a vâsıl olacak pek çok tarîkat bulunduğunu”, “bütün hak tarîklerin Kur’ân’dan alındığını”belirtiyor. Dolayısıyla Kur an bütün zikirlerin kaynağıdır.

    1. Kur’ân’ın okunuşunda yüksek bir selâset vardır ki, lisanlara ağır gelmez.

    2. Büyük bir selâmet vardır ki, lâfzan ve mânen hatâdan sâlimdir.

    3. Âyetler arasında büyük bir tesanüt vardır ki, kârgir binalar gibi, âyetleri birbirine dayanarak bünye-i Kur’âniyeyi sarsılmaktan vikaye ediyor.

    4. Büyük bir tenâsüp, tecâvüp, teâvün vardır ki, âyetleri birbirine ecnebî olmadığı gibi, birbirinin vuzuhuna yardım, istizahına cevap veriyor.

    5. Parça parça, ayrı ayrı zamanlarda nâzil olduğu halde, şiddet-i tenâsüpten sanki bir defada nâzil olmuştur.

    6. Esbab-ı nüzul ayrı ayrı ve mütebâyin olduğu halde, şiddet-i tesânütten, sanki sebep birdir.

    7. Mükerrer, mütefavit suallere cevap olduğu halde şiddet-i imtizaç ve ittihaddan sanki sual birdir.

    8. Müteaddit, mütegayir hâdisâta beyan olduğu halde, kemâl-i intizamdan, sanki hâdise birdir ve bir hâdiseye cevaptır.

    9. “Tenezzülât-ı İlâhiye” ile tâbir edilen, muhatapların fehimlerine yakın ve münasip üslûplar üzerine nâzil olmuştur.

    10. Bütün zaman ve mekânlarda gelip geçen insanlara tevcih-i kelâm ettiği halde, suhulet-i beyandan dolayı sanki muhatap birdir.

    11. İrşadın gayelerine isal için tekrarları, tahkik ve takriri ifade eder. Maahaza, tekrarları halel vermez. İadesi, zevki izale etmez. Tekerrür ettikçe misk gibi kokar.

    12. Kur’ân kalblere kuvvet ve gıdadır, ruhlara şifâdır. Gıdanın tekrarı, kuvveti arttırır. Tekrar etmekle daha melûf ve menus olduğundan lezzeti artar.

    Hülâsa: Kur’ân hem zikirdir, hem fikirdir, hem hikmettir, hem ilimdir, hem hakikattir, hem şeriattır, hem sadırlara şifa, mü’minlere hüdâ ve rahmettir. (Mesnevi-i Nuriye)

    Kur'an küfre, şirke, imansızlığa, zulme ve vicdansızlığa karşı bir şifadır. Bu zaten açıkça ortada... Kur'ân'ın davetine uyanlar bu şifayı tadıyorlar, anlıyorlar ve yaşıyorlar. Çünkü Kur'an bu özelliğiyle insanlığın en büyük yaralarını tedavi ediyor

    Evet, selef-i sâlihîn arasında Kur’an-ı Kerim’i üç günde bir hatmedenler olmuş; lâakall (en azından) on beş günde bir hatmetmişler. “Otuz gün” diyen, ben görmedim. Fakat en azından otuz günde bir; yani, her gün bir cüz okumak suretiyle otuz günde bir hatim yapmalı, lâakall. Allah’ın Kelamı’nı, bu kadar zaman içinde tekrar etmeli, hatmi lâakall bir ay içine sığıştırmalı.
    Okurken de Bir sayfa Kur’an-ı Kerim okurken, bir sayfa da onun mealini okumak suretiyle Cenâb-ı Hakk’ın makâsıd-ı Sübhâniyesi nedir o Kur’an-ı Kerim’de? Bizden ne istiyor? Onları görme adına, onlara muttali olma adına hiç olmazsa o kadar bir cehd ortaya koymalı ve Kur’an-ı Kerim’le haşir neşir olmalıyız.
    Evet, Kur’ân’ı, Allah’ın (c.c.) Cebrail aleyhisselâma, Cebrail’in “İnsanlığın İftihar Tablosu”na veya “Efendiler Efendisi”nin sahabeye okuduğu gibi okumak gerek.
    Kur’an okuyanlar, Bediuzzamanın ifadeleriyle, kendilerine sevap kazandıranların yalnız insanlar olmadığını, Cenâb-ı Hakk’ın zîşuur mahlûklarının, ruhanîlerin ve meleklerin de dinleyiciler arasında bulunduğunu düşünmeli, yalnız ihlâsı ve rıza-yı İlâhîyi esas tutmalıdırlar ki telaffuz ettikleri mübarek kelimeler ihlâs ve niyet-i sadıka ile hayatlansın, canlansın, hadsiz zîşuurun kulaklarına gidip onları nurlandırsın. Yani, sevap yalnızca ağızdaki kelimeye münhasır değildir.
    Bu programımızda Kur'an hakkında Ariflerin beyanlarını hatırlattıktan sonra Çeşitli hastalıklara ve sıkintilara karşı Kur'andan şifa ayetlerini okuyacağız.

    Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’i

    • 1 hr 4 min

Customer Reviews

5.0 out of 5
3 Ratings

3 Ratings

Top Podcasts In Religion & Spirituality

The Bible in a Year (with Fr. Mike Schmitz)
Ascension
The Bible Recap
Tara-Leigh Cobble
Girls Gone Bible
Girls Gone Bible
BibleProject
BibleProject Podcast
WHOA That's Good Podcast
Sadie Robertson Huff
Unashamed with the Robertson Family
Blaze Podcast Network