Description
Konumuz: Mürşid farzdır.
Mürşid farz mıdır, değil midir? Allahû Tealâ bu suali sormamızı bile zahid görüyor. Tam on tane âyet-i kerime Kur'ân-ı Kerim'de, mürşidi olmayanın dalâlette olduğunu söylüyor. İrşad makamına ulaşıp tâbî olmayan kişinin dalâlette olduğunu söylüyor, 10 âyet-i kerime.
A’râf Suresinin 178. âyet-i kerimesi dalâlette olanların hüsranda olanlar olduğunu söylüyor.
7/A'RÂF-178: Men yehdillâhu fe huvel muhtedî ve men yudlil fe ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).
Allah kimi hidayete erdirirse (kendisine ulaştırırsa), artık o hidayete ermiştir. Ve kim dalâlette bırakılırsa, işte onlar, onlar artık hüsrana uğrayanlardır (nefslerini hüsrana düşürenlerdir).
“Onlar ki,” diyor, “dalâlettedirler. Onlar hüsrandadırlar.”
Hüsranda olanların vaziyetine bakıyoruz, Mu’minûn-103. Hüsranda olanlar cehenneme girecek olanlar. Diyor ki Allahû Tealâ: “Kıyâmet günü mizanlar kurulur. Kimin günahları sevaplarından fazla ise onlar hüsranda olanlardır. Onların gidecekleri yer cehennemdir. Ebediyyen orada kalacaklardır.”
Öyleyse dalâlette olanlar hüsrandaysa hüsranda olanlar ebediyyen cehennemde kalacaksa ve mürşidlerine tâbî olmayanlar dalâlette ise o zaman muhtevaya dikkatle bakmak lâzım. Yeter mi? Yetmez. Allahû Tealâ Nisâ Suresinin 167, 168 ve 169. âyetlerinde dalâlette olanların gidecekleri yerin cehennem olduğunu net olarak bir defa daha söylüyor.
Allahû Tealâ burada, bir defa daha mürşidlerine ulaşmayanların cehenneme gideceğini kesin olarak ifade ediyor.
Diyor ki: “Onlar muhakkak ki kâfirdirler ve onlar Allah’ın yolundan insanları men ederler. Kendileri Allah’a ulaşmayı dilemezler. Hiçbir zaman da bir mürşide tâbî olmayacaklardır. Ama Allah’ın yolundan men ederler,” diyor, “bu insanlar. Onlar uzak bir dalâlet içindedirler.”
Dalâlette olanlar kâfir olanlardır. Dalâlette olanlar Allah’ın yolundan men edenlerdir. Allah’ın yolundan men ettikleri için bunlar dalâlette olanların uç noktasında bulunanlar. Allah’ın yolundan men ettikleri için uzak dalâlet içinde olanlar.
“Onlar kâfirdirler ve zâlimdirler.” diyor Allahû Tealâ, başka insanlara da zulmettikleri için, onların Allah’ın yoluna ulaşmalarına mâni oldukları cihetle ve diyor ki: “Allah, onlara asla mağfiret etmez.”
Onlar eğer Allah’a ulaşmayı dileselerdi, o zaman mürşidlerine ulaşacaklardı. Ulaştıkları takdirde Allah, onlara mağfiret edecekti. Ama mağfiret etmez; onların günahlarını sevaba çevirmez. Çünkü onlar hiçbir zaman mürşidlerine ulaşmayacakladır. Onların gidecekleri yer, “Allah, onları sadece cehennem yoluna ulaştırır.” diyor Allahû Tealâ, “Allah, onları asla Tarîki Mustakîm’e ulaştırmaz. Onları sadece cehennem yoluna ulaştırır ve onların gidecekleri yer cehennemdir; ebediyyen orada kalacaklardır. Ve Allah onlara mağfiret etmez.” buyuruyor Allahû Tealâ. Yani: “Onların günahlarını sevaba çevirmez.”
Ne zaman Allahû Tealâ bize mağfiret eder; günahlarımızı ne zaman sevaba çevirir? Eğer biz Allah’a ulaşmayı dilersek (dilemişsek), Allahû Tealâ bizim üzerimizde 10 tane ihsan oluşturur. Rahîm esması ile tecelli eder. Gözlerimizdeki hicab-ı mestureyi alır. Kulaklarımızdaki vakrayı alır, kalbimizdeki ekinneti alır, yerine ihbat koyar. Sonra kalbimize ulaşıp kalbimizin nur kapısını Allah’a çevirir. Sonra göğsümüzden kalbimize, göğsümüzü şerh ederek nur yolu açar. Sonra zikir yaptığımız zaman, nefsimizin kalbine %2 rahmet nurunu doldurur, huşû sahibi kılar bizi. Huşû sahibi kılınca mürşidimizi gösterir. Bu 10 tane ihsan arka arkaya geldikten sonra, Allahû Tealâ irşad makamını gösterir bize ve o makama mutlaka ulaşmamızı ister. Dikkat edin ki seçim, bize ait değildir. Mürşidin seçimi müridin yetkisinde değildir. Seçimi Allah ya
Mutluluk. Allah bizleri bir araya getirdi; mutluluktan bahsetmek üzere. Allah’ın bizi ulaştırmak istediği yegâne hedef; mutluluk.
Öyleyse sevgili kardeşlerim, bir defa daha beraberce şu zaman dilimi içerisinde benimle birlikte mutlu olmayı istemez misiniz sevgili kardeşlerim? Allah'tan...
Published 05/30/23
Sevmek varken ve bunun vereceği mutluluğu yaşamak varken, neden nefret? Neden mutsuzluk, huzursuzluk? İşte insan tabiatı her kapıya açıktır. Hamdolsun ki Allahû Tealâ biz insanlara “irade” diye bir yetki vermiş, bir imkân vermiş. Bir davranış biçimini tayin etme konusunda söz sahibi olan bir...
Published 04/22/23