İlkbaharın gelişiyle hayatın güzellikleri, kuşların cıvıldayışları, doğanın yenilenmek için mücadelesini söze dökmek isterdik fakat dünyayı yönetenler maalesef bu güzelliklerin üzerine kara bir bulut gibi çöküyor. Evet, savaş hala siyasi erklerin elinde halkın yaşamını altüst ediyor. Ülkelerini terk etmek zorunda bırakılan Ukrayna halkı; büyük acılar, sefalet içerisinde zorunlu bir göç yaşıyor. Ortadoğu’da da halklar on yıllardır savaşın verdiği sefaleti yaşamaya devam ediyor. Diğer taraftan emperyalistler her bölgede ırkçı güçleri ellerinde birer oyuncak gibi kullanıp, halkın mutluluğuna düşman siyaset yürütüyorlar. Kuşkusuz sanatla ırkçılık yan yana gelemez. Irkçılığın ya da gerici ideolojinin hüküm sürdüğü bir düzende ‘güzel’ olan, onlarla yan yana gelemez. Sanat tüm bu karmaşada sorumluluklarını yerine getirmekle yükümlüdür... Tiyatro sanatı doğası gereği insani olanın yaşamdaki mücadelesine ayna tutandır... İçli, duygulu, özgürce bestelenmiş bir hayat pratiğidir. Sanat, insan hafızasını canlı tutmak için bir yoldur… Karın tokluğuna yaşayan toplumumuz artık bundan da mahrum kalmış bir halde yaşamını sürdürme çabası içinde. Tiyatro sanatı; dünü, bugünü anlamanın ve yarını kurmanın bir yoludur. Geleceğimizin karanlıklar içinde bırakılmaması adına, toplumun sanat yoluyla da değişmesi için mücadele etmek zorundayız. Yaşasın Tiyatro… Yaşasın Sanat… Altkat Sanat #27mart