Tasavvuf ve Kur’ân kavramlarından Âmenû olmak.
Description
Tasavvuf ve Kur’ân kavramlarından Âmenû olmak, bugünkü konumuz.
Âmenû olmak; bir Kur’ân-ı Kerim ve tasavvuf kavramı. Kur’ân’ın olmazsa olmaz şartı. Âmenû olmazsanız cehennemden kurtulmanız mümkün değil. Âmenû olmak, aynı zamanda mü’min olmak demek. Âmenû kelimesi de mü’min kelimesi de aynı kökten geliyor. Îmân kelimesi de aynı kökten geliyor.
Öyleyse Allahû Tealâ’nın dizaynı içerisinde 28 basamaklık bir skalada âmenû olmak noktası nereden başlar? 3. basamaktan başlar. 3. basamakta kişi âmenû olur ve âmenû olduğu zaman zaten mü’min olmuştur.
Öyleyse âmenû olmak ile mü’min olmak kavramı arasındaki ilişkiye baktığımız zaman, bir insan Allah’a inanıyorsa o mü’min olur mu? Olmaz, sevgili kardeşlerim. Allah’a inanan insanları Allahû Tealâ mü’min standartları içinde kabul etmiyor. Çünkü “Mü’minler cennete girer.” diyor Allahû Tealâ. Öyleyse bir insanın cennete girebilmesi için mutlaka Allah’a ulaşmayı dilemesi lâzım. Yani âmenû olan bir mü’min olması lâzım.
Bir insanın âmenû olabilmesi, bir takım standartların sahibi olması gerektirir. Bir defa bu insan;
1- Allah’a inanacak. Îmân müessesesinin içinde, inanç müessesesinin içinde bir Allah’a inanacak.
2- Allah’ın ölmeden evvel Allah’a ruhumuzu ulaştırma konusundaki ilme inanacak. Yani ruhun ölmeden evvel Allah’a ulaşmasına inanacak.
3- Bunun üzerimize farz kılındığına inanacak.
4- Kendisinin de Allahû Tealâ’nın bunu garanti etmiş olması sebebiyle mutlaka Allah’a ulaşacağına inanacak.
Bu vasıfların sahibi olan bir insan âmenû olmuştur. Eğer bu kişi Allah’a insan ruhunun ölmeden evvel ulaşacağına inanmasaydı, âmenû olamazdı. Çünkü o zaman Allah’a ulaşmayı dilemeyecekti.
Âmenû olmak, mü’min olmak anlamına gelir. Ama bu 4 vasfın sahibi olan bir mü’min olmak… Bu 4 vasıf yoksa kişi Allah’a ulaşmayı dilememişse o, mü’min olmayan bir âmenûdur.
Öyleyse lûgat açısından müessesemize baktığımız zaman îmân kelimesi inanç demek, Türkçe anlamıyla. Mü’min kelimesi de îmân kelimesinden geliyor. Îmânın sahibi olan yani inancın sahibi olan demek. O zaman mü’min, Allah’a inanan mânâsına geliyor. Burada inancın sıralamasını yaptığımız zaman;
1- Allah’a inanmak.
2- Allah’ın kitaplarına inanmak.
3- Allah’ın resûllerine inanmak.
4- Allah’ın meleklerine inanmak.
5- Ba’sû ba’del mevte inanmak, ölümden sonra tekrar canlanacağımıza inanmak.
6- Hayrın Allah’tan, şerrin nefsimizden olduğuna inanmak.
7- Allah’a ölmeden evvel ruhun ulaşacağına inanmak, bunun farziyetine de inanmak.
Öyleyse böyle bir inancın sahibi ise, kişi inanıyorsa ruhun ölmeden evvel Allah’a ulaşacağına, o kişi mü’min midir? Hayır, değildir. İnanması yetmez, mü’min olabilmesi için mutlaka Allah’a ulaşmayı dilemesi lâzım.
Dikkat edin! Mü’min ile kâfiri birbirinden ayıran şey, cennet ve cehennemdir. Mü’minler Allah’ın cennetine girerler, kâfirler cehenneme girerler.
Öyleyse bir insan Allah’a ulaşmayı dilemeden Allah’ın cennetine giremiyorsa, mü’min olmanın temel vasıflarından birisi budur: Allah’a ulaşmayı dilemek. İşte böyle olan kişilere Allahû Tealâ “âmenû olanlar” diyor.
Konumuz: Mürşid farzdır.
Mürşid farz mıdır, değil midir? Allahû Tealâ bu suali sormamızı bile zahid görüyor. Tam on tane âyet-i kerime Kur'ân-ı Kerim'de, mürşidi olmayanın dalâlette olduğunu söylüyor. İrşad makamına ulaşıp tâbî olmayan kişinin dalâlette olduğunu söylüyor, 10 âyet-i...
Published 07/14/23
Mutluluk. Allah bizleri bir araya getirdi; mutluluktan bahsetmek üzere. Allah’ın bizi ulaştırmak istediği yegâne hedef; mutluluk.
Öyleyse sevgili kardeşlerim, bir defa daha beraberce şu zaman dilimi içerisinde benimle birlikte mutlu olmayı istemez misiniz sevgili kardeşlerim? Allah'tan...
Published 05/30/23