Description
Muradımız hep Allah'ın zikri, Allah'tan bahsetmek.
Biz Allah'a hayranız. Hoşlanmak, sevmek, âşık olmak ve hayran olmak... Bunlar, birbirinin arkasından gelen, daha üst, daha üst, daha üst, daha üst boyutta sevmenin isimleri. Biz, Allah'a hayranız.
Sevmek o kadar güzel bir şey ki sevgili kardeşlerim, bir insanın mutluluğu, geniş ölçekli bir dizaynda sevmek fiiline dayalıdır. Nefret edenler, mutlu olamazlar. Onlar, mutluluğu hiçbir zaman yaşayamayacak olanlardır. Sevenler mutluluğu yaşarlar. Sevmekse, Allah'ı sevmeyi de muhtevasına alan, dünyanın en önemli faktörüdür. Hoşlanırsınız, seversiniz, âşık olursunuz ve neticede hayran olursunuz. İşte Allahû Tealâ bize öyle şeyler öğretti ki; biz Allah'a hayran olduk. Bu, sevmenin çok ötesinde bir olaydır. Herkes mutlu olmak ister. Ama insanlara baktığınız zaman onların hep mutsuz olduğunu görürsünüz. Neden? Çünkü sevmenin kanunlarını bilmiyorlar.
Nefretle karışık bir sevgi, sevgi değildir. Sevmek fiilinin muhtevasını, nefret eden kişi hiçbir zaman yaşayamaz. Sevmek bir mutluluktur. Sevmek bir huzurdur. Sevmek, öyle bir şeydir ki; insanın içinden haykırmak gelir: "Ey Yüce Allah'ım! Ben Seni seviyorum. Çok seviyorum." diye bağırmak gelir. Elbette bunlara gerek yok. Çünkü Allahû Tealâ sizin sözlerinize bakmaz. Sizin sözlerinizin ifade ettiği mânalar Allah için çok önemli değildir. Ama kalbiniz; kalbiniz ne söylüyor Allah hakkında? Onu Allahû Tealâ herkeste hangi seviyede varsa net olarak görür ve bilir.
Aşkların en büyüğü, Allah'a karşı duyulan aşktır. Sevgilerin en hudutsuzu, en yükseği, en çok mutlu edeni! Allahû Tealâ öyle bir aynadır ki; o aynanın öbür tarafındakini ne kadar çok severseniz, O da sizi o kadar çok sever. O kadar çok dediğim zaman aynı seviyede bir sevgiden bahsetmiyoruz. Bir insanın Allah'ı sevmesiyle, Allah'ın onu sevmesinin arasında binlerce kat fark vardır. Allah'ın sevgisi sonsuzdur. Ama biz insanlar netice itibarıyla sadece birer mahlûkuz. Allahû Tealâ bizleri halk etmiş. Ne kadar hamdetsek, şükretsek azdır ki; insan olarak halk etmiş, insan olarak yaratmış.
"Halk etmek" biliyorsunuz "yaratmak" anlamına geliyor. İşte Allahû Tealâ bizleri yaratmış sevgili kardeşlerim. İnsan olarak yaratmak lütfunda bulunmuş. Öyleyse kâinatta Allah'a en yakın mahlûklar bizleriz. Hangi açıdan bizleriz? Çünkü doğar doğmaz, Allahû Tealâ hepimize ruhundan üfürmüş. İnsan olarak doğan herkesin içine Allahû Tealâ mutlaka doğar doğmaz ruhundan üfürür. Artık o kişinin şeklini alan bir ruh o kişinin içindedir. Dilediği an ruh, vücudu terk edebilir. Dilediği yere gidebilir, tekrar geri dönüp o vücuda geri dönebilir. Kişinin ruhu bile duymaz. Sevgili kardeşlerim! Burası şakaydı tabiî. Ruh ayrıldığına göre elbette kendisinin ayrılıp ayrılmadığını en iyi bilendir. Bir insan için Allahû Tealâ'nın hedef gösterdiği en önemli husus, o kişinin mutluluğudur. Allah, insan adı verilen mahlûkunu mutlu olsun diye yaratmış ve bir denge içinde, ona dünya adı verilen bu gezegende hayat vermiş. Nasıl bir denge? Nefsiniz var; %100 afetlerle dolu. Ruhunuz var; %100 hasletlerle dolu ve tam bir denge. Birisi ötekinin üzerinde değil, eşitlik söz konusu. Bir tarafta Allah ve O'nun güzellikleri, öbür tarafta şeytan ve onun çirkinlikleri. Nefret, kin, öfke, intikam; Allahû Tealâ'nın dizaynı içinde ruhumuzun standartlarına tam ters düşen hususlardır. Ruhumuz mu? Onda sevgi vardır. Nefsimizde nefret söz konusudur. Öyleyse ruhumuzun hasletleri söz konusu ama nefsimizin afetleri söz konusudur.
Konumuz: Mürşid farzdır.
Mürşid farz mıdır, değil midir? Allahû Tealâ bu suali sormamızı bile zahid görüyor. Tam on tane âyet-i kerime Kur'ân-ı Kerim'de, mürşidi olmayanın dalâlette olduğunu söylüyor. İrşad makamına ulaşıp tâbî olmayan kişinin dalâlette olduğunu söylüyor, 10 âyet-i...
Published 07/14/23
Mutluluk. Allah bizleri bir araya getirdi; mutluluktan bahsetmek üzere. Allah’ın bizi ulaştırmak istediği yegâne hedef; mutluluk.
Öyleyse sevgili kardeşlerim, bir defa daha beraberce şu zaman dilimi içerisinde benimle birlikte mutlu olmayı istemez misiniz sevgili kardeşlerim? Allah'tan...
Published 05/30/23