Karantina sürecinde, evde kalmamız gereken günlerde 'Ya evlerde yoksan?*' diyerek başladığımız canlı yayın serimizin bugünkü 41. yayını ile artık veda ediyoruz. Yakında başka bir platformda, başka bir şekilde görüşmek üzere....

Ali Poyrazoğlu ile Büyüklere Masallar’da bu hafta

Ali Poyrazoğlu ile Büyüklere Masallar'ın bu bölümünde mazide küçük bir turla başladık. Korona maddi olduğu kadar muazzam bir manevi testten de geçirdi hepimizi... Bir tuvalet kağıdının, bir paket makarnanın, bir dost merhabasının kıymeti anladık yeniden... Önem verdiğimiz çoğu şey bu süreçte önemini yitirdi, pek de önemsemediğimiz bir çok şey bir anda gerçekten çok kıymetli hale geliverdi... Tolstoy’un ‘İnsan Ne İle Yaşar’ adlı muhteşem kitabında cevap aradığı soruya yanıt arayacağız bugün...

Mete Yarar ile hayata dair bir söyleşi

Ali Poyrazoğlu ile Büyüklere Masallar serimizin bu bölümünde ana konumuz 'Aldatmak'. Ali Poyrazoğlu'nun kişisel anı müzesinde gezerken, aldatmayı en eğlenceli versiyonuyla irdeliyoruz...

Tüm dünyayı etkisi altına alacak bir pandeminin yaşanacağını 3 yıl önce İzzet Çapa'ya verdiği röportajda bilen ve "Bütün dünyada herkes maske takacak. İspanyol Gribi gibi büyük bir salgın yaşanacak" diyen Spiritüel Danışman Aslı Güder'in yeni öngörüleri! 1 Nisan'da yapılan ilk yayının ardındandan çok istenildi, çok soru geldi ve işte yeni bölüm karşınızda. Spiritüel Danışman Aslı Güder ile ilk yayındaki gerçekleşen öngörülerini ve bizi önümüzdeki günlerde nelerin beklediğini konuştuk. İşte...

Nebil Özgentürk ile Ya Evde Yoksan?*'ın bu bölümünde önce 'Nerede o eski bayramlar?'la başladık muhabbete. Sonra Nebil'in hatıralarında bir yolculuğa çıktık. Önce filmlerdeki samimiyet ve sevgi olgusunun nasıl evirilip vurdulu kırdılı dizinlere gelindiğini, Ahmet Kaya'yının Magazin Gazetecileri Derneği ödül töreninde yaşananları ve daha birçok konuyu konuştu.

Ali Poyrazoğlu’ndan hayat dersleri Vol. VIII 👀

Koronavirüsün merkezüssü haline New York’ta yaşam, birinci fazda da olsa geri dönmeye başladı. Bu süreçte neler yaşandığını, gazeteci arkadaşım Yeşim Günver ile konuştuk. Gelirinin büyük kısmını turizmden kazanan şehirde yaşanan hayat belirtileri ekonomik olarak en çok zarar gören oteller ve restoranlarda nasıl bir gelişme sağlıyor? Plazaların merkezi olan Manhattan’da home office sonrası neler yaşanacak? Home office çalışılmaya devam edilirse bu, şehrin ekosistemini nasıl değiştirir?...

Üstad-ı azam, sohbeti muazzam, bilgisi umman, kelimelerin efendisi, tiyatro sahnelerinin kıymetlisi Ali Poyrazoglu ile yine tadına doyulmaz bir sohbet yaptık... Aşktan sanata, onun müthiş hafıza galerisinde ufuk turları attığımız harika bir saat yaşadık...

Candaş Tolga Işık, 'Ya Evde Yoksan?*'nın bu bölümünde Koronavirüs'ün medya üzerindeki etkilerini, Posta'dan ayrılışının detaylarını, Kafa Dergisi'yle değiştirdiği dergi dünyasını ve çıkarmayı planladığı gazeteyi anlattı.

Ahmet San; psikolojik sermaye, umut ve yıkılmamak için neler yapılması gerektiğini örneklerle anlattı. Özellikle ‘zor oyunu bozar’ başlığı altında hikayelendirdiği Madonna olayı pek çok işletmeciye ders niteliğindeydi. Bu kriz ortamında yapımına devam ettiği 1 milyon metrekarelik Midwood Film Stüdyosu, onun ne kadar delilik ile dahilik arasında kaldığının göstergesi.

Ve karşınızda yine, yeni, yeniden Ali Poyrazoğlu...

Amerikan rüyası, Koronavirüs’ten sonra Amerikan yanılsamasına mı dönüşüyor... Sanatın, modanın, kültürün ve yeni trend’lerin başkenti New York, nasıl oldu da pandemi’nin başkenti haline geliverdi... Amerikan halkı Trump’a güvenmeye devam ediyor mu? Trump ile Cuomo arasında neler oluyor? 15 yaş altı çocuklarda ortaya çıktığı iddia edilen Kawasaki metropolü nasıl etkiledi... Şehirde normale dönüş nasıl başladı... İşte tüm bunları uzun yıllardır New York’ta yaşayan gazeteci Yeşim Günver’le...

Ahmet San, Türkiye'de sadece eğlence sektörünün değişmesini değil; eğlence anlayışının tamamen daha farklı bir yöne evrilmesini sağlamış isimlerden biri. Koronavirüs nedeniyle darbeyi ilk yiyen sektörü ve eğlenceden müziğe kadar önümüzdeki günlerde neler beklediğini konuştuk. Geçmişte yaşadığı krizleri nasıl çözdüğünü dinlerken neden bu kadar başarılı olduğunu bir kez daha anladık. Ahmet San'la muhabbetimiz 10 Mayıs Pazar ikinci bölümüyle devam edecek

Şafak Sezer ile yayında aşırı kopmalar yaşadığımız ilk bölümün ardından, bu sefer nispeten daha sağlıklı bir internetle yayın yapmayı başardık. Bir ara hayranlarından birine, "Şafak abi hesap makinesiyle mi yayına katıldın?" diye sorduracak görüntü kalitesindeyken bile yılmadık, piksellerle değil Şafak'ın espirileriyle dağıldık. Anlayacağınız, yaşadığımız günlerden daha 'net' ve keyifli bir sohbet oldu 😂

O bir oyuncu... O bir yazar... O bir yönetmen... O bir şair... O çağının tanığı bir sanatçı... O bir modern çağ meddahı... O ömrünü sanatla yaşayan, yüreği her daim sanat için atan bir sanat insanı... Kimi zaman bir Anadolu şehrinin hikayesini anlatan, kimi filminde seyircisine bir Hindistan turu attıran şahsına münhasır bir anlatıcı... Bugün Ya Evde Yoksan’da konuğum Sermiyan Midyat’tı... Hayat öyküsünden ve sanat serüveninden hikayelerle bize harika dakikalar yaşattı...

Belgesellerin Dali’si, sohbetlerin dahisi, dostluğundan müthiş keyif aldığım Nebil Özgentürk’le bir kez daha buluştuk Ya Evde Yoksan’da... Ve Nazım’dan Bedri Rahmi’ye, Ahmet Kaya’dan Attila İlhan’a uzanan, kimi zaman Çiçek Bar akşamlarını yad eden, kimi yerde anılar galerisinde ufuk turu atan harika bir sohbet yaptık...

Bugün Celal Çapa konuğumdu. Onun o muhteşem ‘sense of humour’ıyla inanılmaz eğlenceli bir yayın yapmak isterdim ama biz eğlence ve yeme-içme sektörünü konuştuk. Çoğunuz biliyorsunuzdur ama bilmeyenler için tekrar edeyim, ben dahil şu anda bu sektördeki birçok insan abimin öğrencisidir. Ve kendisi ciddi bir ustadır. Yanında yetişmiş biri olarak şunu çok açıkça söyleyebilirim ki, daha ilk günlerden itibaren bizi her türlü soruna alıştırmıştır. Sorun yoksa da kendisi mutlaka yaratmıştır,...

Türk tiyatrosunun büyük ustası, oyunculuk sanatının nirvana’sı, tanıdığım en büyük yaşam ustası Ali Poyrazoğlu ile yaptığım bu sohbetin başrolünde ‘ayın karanlık yüzü’ yani aldatma / ihanet meselesi vardı… Sadakat nerede biter, ihanet nerede başlardı... Ama aslına bakarsanız güya vardı çünkü önceden hazırlandığım hiç bir şeyi sormama yine müsaade etmedi eksik olmasın üstat... Ve fakat elbette o müthiş incelikli bakış açısı, derinlikli gözlemleri, herkesi kendisine hayran bırakan bilgisi,...

Türkiye’de insan hikayeleri anlatmak, yaşam öykülerinden belgesel yapma akla gelen ilk isimdir Nebil Özgentürk... Son 30 yılda sanat dünyasından yolu geçen herkesle bir şekilde kesişmiştir hayatı... İyi ki de öyle oldu çünkü yaşamımızı renklendiren birçok ustanın gerçek hikayelerini onun ‘Bir Yudum İnsan’ında izleyip, öğrendik... Belgeselcilikle gazeteciliği harmanlayan, bir yanıyla da sanatçılarla doldurduğu hayatını adeta çok görkemli bir tabloyu resmedermişçesine yaşayan bir isimle, Nebil...

Harika bir adamla sohbet ettik bugün... Müthiş içten, son derece samimi, her saniyesi gönülden... Çünkü zaten böyle bir adam Haluk Levent... Özü sözü bir, kendini insanlara adeta vakfetmiş bir modern çağ masal kahramanı gibi... İnsanların hayatına dokunduğu AHBAP’ın yoğunluğuna rağmen sağolsun bize de vakit ayırdı ve hem hayatının önemli satır başlarını anlattı, hem de şu sıkıntılı günlerde muazzam enerjisiyle hepimize umut aşıladı...

Baştan uyarayım bu bölümde bambaşka bir Ali Poyrazoğlu ile karşılaşacaksınız. Hatta o kadar farklı ki, bi ara ben bile acaba başka biriyle mi yayın yapıyorum ben diye düşündüm :) Özellikle ikinci yarısında anlattığı farkındalık hikayesini mutlaka dinleyin. Her ne kadar beni konuşturmasa da çok keyifli bir bölüm oldu :) jenerik şarkısı bile hazırladım ben daha ne yapayım.

Hayranlıkla izlediğim kadın oyunculardan biri Meltem Cumbul... Sanatın her alanında ürünler veren bir modern çağ simyacısı adeta... Elini değdirdiği her projeyi güzelleştiren, içinde yer aldığı her işe bambaşka bir renk ve ruh getiren çok önemli bir yetenek... Elbette bütün büyük oyuncular gibi acıdan da payını almış hayatta... En sevdikleriyle çok küçük yaşlarda vedalaşmak zorunda kalmış... Kim bilir belki de bu yüzden bu denli sahici, bu sebeble bu kadar şahsına münhasır çok özel...