9. Söz/4, Sh 28 | Zamanın geçmesiyle ehl-i kubûrun son hatıraları dahi şu dünyadan kesilir.
Description
İşâ vaktindeki, o vakit, gündüzün ufukta kalan bakiye-i âsârı dahi kaybolup, gece âlemi kâinâtı kaplar. Mukallibü’l-Leyli ve’n-Nehâr olan Kadîr-i Zülcelâl’in o beyaz sahîfeyi bu siyah sahîfeye çevirmesindeki tasarrufât-ı Rabbâniyesiyle, yazın müzeyyen, yeşil sahîfesini kışın bârid, beyaz sahîfesine çevirmesindeki Musahhiru’ş-Şemsi ve’l-Kamer olan Hakîm-i Zülkemâl’in icrâât-ı İlâhiyesini hatırlatır. Hem mürûr-u zamanla ehl-i kubûrun bakiye-i âsârı dahi, şu dünyadan kesilmesiyle bütün bütün başka âleme geçmesindeki Hâlik-ı Mevt ve Hayat’ın şuûnât-ı İlâhiyesini andırır. Hem dar ve fânî ve hakir dünyanın tamamen harâb olup, azîm sekerâtıyla vefat edip, geniş ve bâkî ve azametli âlem-i âhiretin inkişâfında Hâlik-ı Arz ve Semâvât’ın tasarrufât-ı Celâliyesini ve tecelliyât-ı Cemâliyesiniandırır, hatırlattırır bir zamandır. Hem şu kâinâtın Mâlik ve Mutasarrıf-ı Hakîkî’si, Ma‘bûd ve Mahbûb-u Hakîkî’si o zât olabilir ki, gece gündüzü, kış ve yazı, dünya ve âhireti bir kitabın sahîfeleri gibi suhûletle çevirir. Yazar, bozar, değiştirir. Bütün bunlara hükmeder bir Kādir-i Mutlak olduğunu isbat eden bir vaz‘iyettir.
İşte nihâyetsiz âciz, zayıf, hem nihâyetsiz fakir, muhtaç, hem nihâyetsiz bir istikbâl zulümâtına dalmakta, hem nihâyetsiz
SAYFA 29
hâdisât içinde çalkanmakta olan rûh-u beşer, yatsı namazını kılmak için şu ma‘nâdaki ışâda İbrahimvârî لَٓا اُحِبُّ الْاٰفِل۪ينَ deyip; Ma‘bûd-u Lemyezel, Mahbûb-u Lâyezâl’in dergâhına namaz ile ilticâ edip, şu fânî âlemde ve fânî ömürde ve karanlık dünyada ve karanlık istikbâlde bir Bâkî-i Sermedî ile münâcât edip, bir parçacık bir sohbet-i bâkiye birkaç dakikacık bir ömr-ü bâkî içinde dünyasına nûr serpecek, istikbâlini ışıklandıracak, mevcûdâtın ve ahbâbının firâk ve zevâlinden neş’et eden yaralarına merhem sürecek olan Rahmân-ı Rahîm’in iltifât-ı rahmetini ve nûr-u hidâyetini görüp istemek;
Hem muvakkaten onu unutan ve gizlenen dünyayı, o dahi unutup, derdlerini kalbin ağlamasıyla dergâh-ı rahmette döküp; hem ne olur ne olmaz, ölüme benzeyen uykuya girmeden evvel son vazîfe-i ubûdiyetini yapıp, yevmiye defter-i amelini hüsn-ü hâtime ile bağlamak için salâta kıyâm etmek, yani bütün fânî sevdiklerine bedel, bir Ma‘bûd ve Mahbûb-u Bâkî’nin ve bütün dilencilik ettiği âcizlere bedel, bir Kadîr-i Kerîm’in ve bütün titrediği muzırların şerrinden kurtulmak için bir Hafîz-i Rahîm’in huzuruna çıkmak; hem Fâtiha ile başlamak, yani bir şeye yaramayan ve yerinde olmayan nâkıs, fakir mahlûkları medih ve minnetdârlığa bedel, bir Kâmil-i Mutlak ve Ganiyy-i Mutlak olan Rabbü’l-Âlemîn’i medh ü senâ etmek; hem اِيَّاكَ نَعْبُدُ hitâbına terakkî etmek, yani küçüklüğü, hiçliği, kimsesizliği ile beraber, Ezel ve Ebed Sultanı olan Mâlik-i Yevmi’d-Dîn’e intisâbıyla, şu kâinâtta nâzdâr bir misafir ve ehemmiyetli bir vazîfedâr makamına girip اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ demekle, bütün mahlûkāt nâmına kâinâtın cemâat-i kübrâsı ve cem‘iyet-i uzmâsındaki ibâdât ve istiânâtı ona takdîm etmek; hem اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَ demekle, istikbâl karanlığı içinde saadet-i ebediyeye giden, nûrânî yolu olan sırât-ı müstakîme hidâyeti istemek;
Hem şimdi yatmış nebâtât, hayvanât gibi; gizlenmiş güneşler, hüşyâr yıldızlar birer nefer misillü emrine musahhar ve bu misâfirhâne-i âlemde birer lâmbası ve hizmetkârı olan Zât-ı Zülcelâl’in kibriyâsını düşünüp, “Allâhü Ekber” deyip rükûa varmak; hem bütün mahlûkātın secde-i kübrâsını düşünüp, yani şu g
On Yedinci Söz’ün İkinci Makamı
(Hâşiye)
Bırak bîçâre feryâdı belâdan, gel, tevekkül kıl.
Zîrâ feryâd, belâ ender hata ender belâdır bil.
Belâ vereni buldunsa, atâ ender safâ ender belâdır bil.
Bırak feryâdı, şükür kıl mânend-i belâbil, demâ keyfinden güler hep gül mül.
Ger bulmazsan, bütün...
Published 11/26/24
ON YEDİNCİ SÖZ
Bu söz iki âlî makam ve bir parlak zeyilden ibârettir.
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ٭ اِنَّا جَعَلْنَا مَا عَلَي الْاَرْضِ ز۪ينَةً لَهَالِنَبْلُوَهُمْ اَيُّهُمْ اَحْسَنُ عَمَلًا ٭ وَاِنَّا لَجَاعِلُونَ مَا عَلَيْهَا صَع۪يدًا جُرُزًا ٭ وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا...
Published 11/26/24