16/17. Söz/1, Sh 61 | İsm-i Kahhâr ve Mümît İlahî rahmetin vüs‘at-i şumûlüne nasıl muvâfık gelir
Listen now
Description
ON YEDİNCİ SÖZ Bu söz iki âlî makam ve bir parlak zeyilden ibârettir. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ٭ اِنَّا جَعَلْنَا مَا عَلَي الْاَرْضِ ز۪ينَةً لَهَالِنَبْلُوَهُمْ اَيُّهُمْ اَحْسَنُ عَمَلًا ٭ وَاِنَّا لَجَاعِلُونَ مَا عَلَيْهَا صَع۪يدًا جُرُزًا ٭ وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا لَعِبٌ وَلَهْوٌ ٭ Hâlik-ı Rahîm ve Rezzâk-ı Kerîm ve Sâni‘-i Hakîm şu dünyayı, âlem-i ervâh ve rûhâniyât için bir bayram, bir şehr-âyîn sûretinde yapıp, bütün esmâsının garâib-i nukūşuyla süslendirip, küçük-büyük, ulvî-süflî her bir ruha, ona münâsib ve o bayramdaki ayrı ayrı hesabsız mehâsin ve in‘âmâttan istifâde etmeye muvâfık ve havâs ile mücehhez bir cesed giydirir, bir vücûd-u cismânî verir, bir def‘a o temâşâgâha gönderir. Hem zaman ve mekân cihetiyle pek geniş olan o bayramı asırlara, senelere, mevsimlere, hatta günlere, kıt‘alara taksîm ederek her bir asrı, her bir seneyi, her bir mevsimi, hatta bir cihette her bir günü, her bir kıt‘ayı birer tâife ruhlu mahlûkātına ve nebâtî masnûâtına birer resm-i geçit tarzında bir ulvî bayram yapmıştır. Ve bilhassa rûy-u zemîni, SAYFA 62 hususan bahar ve yaz zamanında masnûât-ı sağîrenin tâifelerine öyle şa‘şaalı ve birbiri arkasında bayramlardır ki, tabakāt-ı âliyede olan rûhâniyâtı ve melâikeleri ve sekene-i semâvâtı seyre celb edecek bir câzibedârlık görünüyor. Ve ehl-i tefekkür için öyle şirin bir mütâlaagâh oluyor ki, akıl ta‘rîfinden âcizdir. Fakat bu ziyâfet-i İlâhiye ve bayram-ı Rabbânîdeki ism-i Rahmân ve Muhyî’nin tecellîlerine mukābil, ism-i Kahhâr ve Mümît, firâk ve mevt ile karşılarına çıkıyorlar. Şu ise رَحْمَت۪ي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ rahmetinin vüs‘at-i şumûlüne zâhiren muvâfık düşmüyor. Fakat hakîkatte birkaç cihet-i muvâfakatı vardır. Bir ciheti şudur ki: Sâni‘-i Kerîm, Fâtır-ı Rahîm her bir tâifenin resm-i geçit nöbeti bittikten ve o resm-i geçitten maksûd olan neticeler alındıktan sonra, ekseriyet i‘tibâriyle dünyadan, merhametkârâne bir tarz ile tenfîr edip usandırıyor. İstirahate bir meyil ve başka bir âleme göçmeye bir şevk ihsân ediyor. Ve vazîfe-i hayattan terhîs edildikleri zaman, vatan-ı aslîlerine bir meyelân-ı şevk-engîz ruhlarında uyandırıyor. Hem o Rahmân’ın nihâyetsiz rahmetinden uzak değil ki, nasıl vazîfe uğrunda, mücâhede işinde telef olan bir nefere şehâdet rütbesini veriyor. Ve kurban olarak kesilen bir koyuna âhirette cismânî bir vücûd-u bâkî vererek, sırât üstündesâhibine burâk gibi bir bineklik mertebesini vermekle mükâfâtlandırıyor. Öyle de, sâir zîruh ve hayvanâtın dahi, kendilerine mahsûs vazîfe-i fıtriye-i Rabbâniyelerinde ve evâmir-i Sübhâniyenin itâatlerinde, telef olan ve şiddetli meşakkat çeken zîruhların, onlara göre bir çeşit mükâfât-ı rûhâniye ve onların isti‘dâdlarına göre bir nevi‘ ücret-i ma‘neviye, o tükenmez hazîne-i rahmetinde baîd değil ki bulunmasın. Dünyadan gitmelerinden pek çok incinmesinler. Belki memnun olsunlar. لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ Lâkin zîruhların en eşrefi ve şu bayramlarda kemiyet ve keyfiyet cihetiyle en ziyâde istifâde eden insan, dünyaya pek çok meftun ve mübtelâ olduğu halde, dünyadan nefret ve âlem-i bekāya geçmek için eser-i rahmet olarak iştiyâk-engîz bir hâlet verir. Kendi insaniyeti dalâlette boğulmayan insan, o hâletten istifâde eder. Rahat-ı kalb ile gider. Şimdi o hâleti intâc eden vecihlerden numûne olarak “beşini” beyân edeceğiz. Birincisi: İhtiyârlık mevsimiyle, dünye
More Episodes
On Yedinci Söz’ün İkinci Makamı (Hâşiye) Bırak bîçâre feryâdı belâdan, gel, tevekkül kıl. Zîrâ feryâd, belâ ender hata ender belâdır bil. Belâ vereni buldunsa, atâ ender safâ ender belâdır bil. Bırak feryâdı, şükür kıl mânend-i belâbil, demâ keyfinden güler hep gül mül. Ger bulmazsan, bütün...
Published 11/26/24
Published 11/26/24
Elhâsıl: On Dokuzuncu Mektub’un On Sekizinci İşareti’nde denildiği gibi; nasıl kulaklı âmî tabakası i‘câz-ı Kur’ân fehminde demiş: “Kur’ân, bütün dinlediğim ve dünyada mevcûd kitaplara kıyâs edilse, hiçbirisine benzemiyor. Ve onların derecesinde değildir.” Öyle ise, ya Kur’ân umumunun altındadır....
Published 11/25/24