Episodes
Bir varmış, bir yokmuş... Deniz kenarında bir köyün kıyında, küçücük bir evde, yoksul bir ana ve oğul yaşarmış. Oğlan büyüyüp delikanlı olduğunda para kazanmak için iş aramaya başlamış. Ancak köyünde iş bulamamış. Annesinden izin alıp şehre çalışmaya gitmek istemiş. Anne önce oğluna izin vermese de sonradan buna razı olmuş. Oğluna bir kesede biriktirdiği biraz parayı vermiş ve Oğlan annesiyle vedalaşıp yola çıkmış. Az gitmiş, uz gitmiş... Sonunda şehre varmış. Liman civarlarında bir balıkçıyı...
Published 12/10/23
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bir camcı yaşarmış. Günlerden bir gün, bir devin yolu Camcı'nın yaşadığı şehre düşmüş. Dev çarşının bir ucundan girip yıka döke şehrin diğer ucundan çıkmış. Çarşıda yıkılmadık bir iki dükkan ancak kalmış. Dev gidince halk saklandıkları yerden çıkmış, ancak bu durum çok uzun sürmeyecekmiş. Birkaç gün sonra dev tekrar gelmiş ve ayakta kalan birkaç dükkanı da yıkıp geçmiş. Şehrin valisi dört bir yana haber salmış. Devi yakalayıp getirene üç kese dolusu...
Published 12/01/23
Bir varmış, bir yokmuş... Çok eski zamanlarda, buradan çok uzaklarda bir ülkede iyi yürekli genç bir bey yaşarmış. Bey'in bir tek kusuru varmış. O da çok aceleci olmakmış. Bey'in bir de Aşkar adında bir köpeği varmış. Bey ve Aşkar birbirlerinden hiç ayrılmazlarmış. Bir gün Bey, yanında can dostu Aşkar ile ormanda bir yolculuğa çıkmış. Gelin görün ki, Bey su dolu kırbasını yanına almayı unutmuş. Ormanda bir su kaynağı ararken bir kuyuya varmışlar...
Published 11/11/23
Bir varmış, bir yokmuş. Uzun zaman önce, burada, iyi yürekli dev adam yaşarmış. Dev adam, keçileriyle birlikte yaşar, keçilerinin sütünden ürettiklerini satarak geçimini sağlarmış. Günlerden bir gün, pazardan ihtiyaçlarını alırken bembeyaz bir keçi görmüş. Keçiyi satın almak için yanına gitmiş. Ancak keçinin çobanı gözüne tuhaf görünmüş. Neyse, dev adam beyaz keçiyi almış, fakat çoban keçiyle birlikte bir de tarak vermiş ve keçinin tüylerini her gün taramasını nasihat etmiş...
Published 11/04/23
Bir varmış, bir yokmuş... Eski zamanlarda bir hakan ve O'nun iki oğlu varmış. Oğullarıyla at biner, oyunlar oynar, onlara masallar anlatırmış. Günler geçmiş, çocuklar büyümüş ve delikanlılık çağına gelmiş. Bir gün, ne olduysa, çocuklar yemeden içmeden kesilmiş. Hakan, ülkede ne kadar hekim varsa hepsini çağırtmış. Hekimler, her türlü reçeteyi denese de çocuklar bir türlü şifalarını bulamamışlar. Bir sabah, iki çocuk babalarının yanına gidip dertlerinin dermanını bulmak için bir yolculuğa...
Published 11/01/23
Evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde iyi yürekli tatlı dilli, becerikli ve güzel bir kız hasta annesiyle yaşarmış. Kız, yün eğirip iplik yapar, bu ipliklerle çorap örüp onları satarak geçimini sağlarmış. Günlerden bir gün, kız yine çorap örerken aniden çıkan rüzgâr kandilini söndürmüş. Kandili tekrar yakacak bir kibrit bulamamış. Kandili alıp dışarı çıkmış, ancak bakmış ki pencerelerinden ışık süzülen hiçbir komşusu yok. Masal bu ya, kız kandili yakmak için düşmüş yollara. Az gitmiş, uz...
Published 10/28/23
Evvel zamanda, masmavi okyanusta, yemyeşil ormanın kapladığı ıssız bir ada varmış. Bu adanın sahiline yengeçler yerlemiş. Yengeçler kumdaki yuvalarına bütün gün yiyecek taşırlarmış. Bir gün ıssız adanın sahiline doğru büyük bir köpek balığı yaklaşmış..
Published 10/20/23
Bir varmış, bir yokmuş... Evvel zamanda, küçük bir köyde, Mehmet adında bir genç yaşarmış. Mehmet, doğayı ve hayvanları çok seven iyi bir insanmış. Bir gün köy meydanında padişahın yeni vezirini aradığı, kazananın gençler arasında yapılan bir yarışma ile belirleneceğini duymuş. Hemen eve gidip hazırlanmış ve ertesi sabah erkenden saraya doğru yola çıkmış. Az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. Bir nehre varmış. Biraz oturup dinlendikten sonra yoluna devam etmek için kalkmış ki nehrin...
Published 10/13/23
Bir varmış, bir yokmuş... Eski zamanlar, uzak bir ülkede bir tüccar yaşarmış. Bir gün, kervanıyla birlikte bir yolculuğa çıkması gerekmiş. Altınlarını evde bırakamazmış. Çünkü yalnız yaşıyormuş. Yanına alsa yolda çalınabilir. Düşünmüş, taşınmış ve altınlarını bir küpe doldurmuş. Altınların üstüne de bir sürü zeytin koymuş ve küpün ağzını sıkıca kapatmış. Komşusuna gidip küpü ona emanet etmiş ve tüccar yola çıkmış...
Published 10/11/23
Üç kardeş çıkmış yola! Neler yaşamışlar neler... Uzaklarda, yumurtacılık yapan bir adam, eşi ve üç oğluyla birlikte mutlu mesut yaşarlarmış. Bir gün adamın tavukları hastalanmış ve aile geçim sıkıntısı yaşamaya başlamış. Bunun üzerine üç kardeş şehre gidip çalışmaya karar vermişler. Gelin görün ki, büyük oğlan ile ortanca oğlan iş beğenmez, çalışmayı sevmezlermiş. Yola çıkmadan önce üç oğlan da yanına birer eşya almış. Büyük olanı babasının kaftanını, ortanca olanı annesinin antika dikiş...
Published 10/06/23
Bir varmış, bir de yokmuş. Uzaklarda, çok uzaklarda anne, baba ve Yavru Kelebek yaşarlarmış. Annesi Yavru Kelebek'in üzerine titrese de O çok yaramazmış. Anne kelebek düşünmüş, taşınmış ve Yavru Kelebek'e ömrü boyunca unutamayacağı bir ders vermeye karar vermiş. Sabah kahvaltısından sonra Yavru Kelebek oyun oynamak üzere dışarı çıkmış. Annesi de gizlice peşinden gitmiş. Yavru Kelebek, bir ağaçtan diğeri konup oyunlar oynuyor ama bu sırada da gittikçe evden uzaklaşıyormuş. Aradan biraz zaman...
Published 10/04/23
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak doğuda bir ülkede bir imparator varmış. İmparator yaşlanmış ve tahtını bir başkasına bırakmaya karar vermiş. Ancak tahtı çevresinden birisine ya da ailesine bırakmayacakmış. Bu kararı üzerine ülkenin bütün gençlerini saraya çağırtmış. Gençlere niyetini anlatmış. Hepsi çok heyecanlanmış. Ama bir şartı varmış imparatorun. Her gence bir tohum verecekmiş ve...
Published 09/29/23
Bir varmış, bir yokmuş... Uzaklar, uçsuz bucaksız yemyeşil çayırların olduğu bir yerde üç öküz yaşarmış. Öküzlerden birisi siyah, diğeri beyaz, öteki ise kızılmış. Üç öküz her gün çayıra gelir, hapır hupur otlanır, zıp zıp zıplarlarmış. Bir gün, çayırın ordan geçen aç bir kurt öküzleri görmüş. Bu öküzleri nasıl yerim diye düşünmeye başlamış. Direkt onlara saldırsa, öküzler kurdu aralarına alıp boynuzlarlarmış. Nasıl nasıl diye düşünürken birden kurdun aklına dedesinin nasihatı gelmiş: Önce...
Published 09/27/23
Evvel zamanda, ülkenin birinde tek oğlu olan bir kral varmış. Kral oğluna o kadar düşkünmüş ki, onun bir dediğini iki ettirmezmiş. Bu yüzden de çok şımarık büyümüş. Derslere gitmezmiş. Aynı zamanda acımasız ve de zalim biriymiş. Halk da bu yüzden O'nu sevmezmiş. O kadar ki, halk Prens'e karşı ayaklanmış. Bunun üzerine kral üç yargıç görevlendirip Prens hakkında bilgi toplamalarını emretmiş...
Published 09/22/23
Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar çalışkan bir köylü varmış. Bağına, bahçesine, hayvanlarına çok iyi bakar, güneşin doğuşuyla çalışmaya başlar, güneş batınca paydos edermiş. Gelin görün ki, köylü ne kadar çalışkansa üç oğlu da o kadar tembelmiş. Evlatlarına ekim biçim işinin nasıl yapılacağını öğretmek istiyormuş, ancak tembel evlatlar hiç oralı olmuyormuş. Yıllar geçmiş, oğlanlar büyümüş, köylü yaşlanmış. Evlatlarını yanına çağırmış ve işleri onlara devretmiş...
Published 09/15/23
Bir zamanlar, Nor adında yoksul bir kız, ve iki yeğeni ile yaşarmış. Zengin bir adamın bahçesinde çalışırlarmış. Nor bahçedeki meyveleri toplar, yeğenleri de otları yolarlarmış. Ancak kötü kalpli bahçe sahibi, Nor'un ücretini bir türlü düzgün ödemezmiş. Bu yüzden Nor ve yeğenleri yiyecek yemek bulmakta zorlanırlarmış. Bir gün Nor, biraz yemek istemek için bahçe sahibinin evine gitmiş. Kötü kalpli adam onu kapıdan geri çevirmiş. Eve dönerken Nor bir mağaradan geçiyormuş ve bir hayvanın...
Published 09/13/23
Bir zamanlar bir padişah ile üç güzel kızı yaşarmış. Gün gelmiş, Padişah'ın seferi çıkması gerekmiş. Gitmeden önce kızlarına güzel atına iyi bakmalarını, yanına bir başkasını yaklaştırmamalarını rica etmiş. Öyle ki, at ne büyük ne de ortanca kızı yanına yaklaştırmış. Sadece küçük kız ata yaklaşabilmiş. Bu sebeple babasının yokluğunda atla hep küçük kız ilgilenmiş. Seferden dönen Padişah atının durumundan pek memnun olmuş. Günler geçmiş... Padişah büyük ve ortanca kızlarını evlendirmiş. Küçük...
Published 09/09/23
Evvel zamanda sarısıyla birlikte yaşayan yaşlı bir ayakkabıcı varmış. Öyle bir gün gelmiş ki, ayakkabıcının cebinde sadece bir çift ayakkabı yapacak kadar parası kalmış. Bu parayla gidip malzemeleri almış. Eve gelmiş ve deriyi masaya serip güzelce kesmiş. Yorulan ayakkabıcı işe sabah devam etmeye karar verip geceyi sonlandırmış. Sabah olmuş, ayakkabıcı uyanmış ve işinin başına koyulmak üzere masa başına geçmiş ki bir de ne görsün! Kestiği derilerin yerinde yepyeni bir çift ayakkabı duruyor...
Published 09/06/23
Bir varmış, bir yokmuş... Şimdi olmayan ülkede bir orta halli bir karı koca yaşarmış. Bir gün adam para karşılığı başkasının tarlasını sürerken bir kutu bulmuş. Sandığın üzerini örtüp eve gitmiş. Kadın şaşırmış. Bu saatte evde ne işi olduğunu sormuş kocasına. Kocası kadına bulduğu sandığı göstermiş. Heyecanla sandığı açmışlar. Fakat o da ne! Sandıkta ne altın varmış ne de inci. Sandıkta sadece bir kavanoz bal vamış...
Published 09/01/23
Çilli Tavuk'un beş yavrusu varmış. Kar kış dinlemeden, sabahtan akşama kadar yavrularına yemek bulabilmek için çalışırmış. Sonunda kış bitmiş. Tarlasına buğday ekmek istiyormuş. Bunun için komşusu Kaz'dan yardım istemiş, ancak Kaz bu isteği reddetmiş. Sonra diğer komşusu Tavşan'ın sormuş. O da yardım isteğini reddetmiş ve komşusu Ördek de ve Horoz da... İş başa düşmüş...
Published 08/30/23
Bir zamanlar, anne ve babasıyla mutlu mesut yaşayan güzeller güzeli bir kız varmış. Ne yazık ki, bir gün kızın annesi ölmüş ve babası başka bir kadınla evlenmiş. Bu kadın çok kötü kalpli bir kadınmış ve kızı da hiç sevmezmiş. Kocasının iş için uzaklara gittiği bir vakitte kıza bir tuzak kurmuş. Kötü kalpli üvey anne, kızını kız kardeşine bir şeyler alması için yollayacakmış, fakat kadının kız kardeşi aslında Babayaga adında bir cadıymış...
Published 08/23/23
Bir varmış, bir yokmuş... Çok uzaklarda, insanların ağaçları kesmediği, onlara zarar vermediği kocaman bir orman varmış. Ağaçlar, bitkiler ve bir sürü hayvan bir arada yaşarmış. Bu hayvanlar arasında bir de karga varmış. Bir gün, karga gecenin karanlığında uçarken bir papağanla çarpışmış ve onun rengarenk tüylerinden çok etkilenmiş. Kendi tüylerinin de böyle rengarenk olmasını istiyormuş. Düşünmüş, düşünmüş, düşünmüş... ve bir çözüm bulmuş. Terzi baykuşun yanına gidecekmiş...
Published 08/19/23
Bir varmış, bir yokmuş. Eski zamanlarda alçak gönüllü ve adaletli bir hakan yaşarmış. Bir de kızı varmış. Ancak kızı hiçbir şeyden mutlu olmaz, hiç kimseyi beğenmezmiş. Bu sebeple ülkede kimse Sultan'ı sevmezmiş. Kibirli Sultan ile evlenmek isteyen çokmuş, ancak O kimseyi beğenmezmiş. Hakan, artık kızının evlenip barklanmasını istiyormuş. Bunun için diğer ülkelerin hakanlarını çağırtıp bir ziyafet verdirmiş. Ziyafet sırasında Sultan'a misafirlerden birisini seçmesini ve onunla evlenmesini...
Published 08/15/23
Bir varmış, bir yokmuş... Yaşlı balıkçı, sabah erkenden nehrin kenarına iner ve bütün gün balık avlarmış, ancak tüm gün uğraşsa da 1-2 tane balık ancak yakalayabilirmiş. Bir gün yine nehir kenarında avlanırken gökyüzünde kırmızı kanatlı büyük bir kuş görmüş. Bunun özel bir kuş olduğunu hemen anlamış. Gördüğü, kırmızı kanatlı bir baykuşmuş. Bu kuş fakirlere yardım edermiş. Baykuş, bütün gün balıkçıyı izlemiş. Balıkçı sadece bir küçük bir balık yakalayabilmiş o gün. Baykuş, balıkçının tüm gün...
Published 08/11/23
Ayakları olan yürür, kanatları olan uçarmış. Kanatları olup uçan kuşların arasında küçük bir kuş varmış. Gelin görün ki, Karakuş'un hiç arkadaşı yokmuş. Ne zaman konuşmaya başlasa çirkin sesi yüzünden herkes ondan kaçarmış. Sadece hayvanlar değil. Papatyalar, göller... Hiçbirisi onunla arkadaşlık etmek istemezmiş. Derken birgün ormanda yaşlı bülbüle rastlamış...
Published 08/09/23