Episodes
Her şey “21 yaşındaki haline ne tavsiye ederdin?” Sorusuna “kalbinin sesini dinle” cevabı ile başladı ve soru soruyu doğurdu… Yaptığımız tercihlerin kaçı gerçekten bize ait? Başkalarını memnun etmek için kendimizde nelerden vazgeçiyoruz? Gerçek arzularımız ne? Canımız neyi arzuluyor? Kendimizi yaşamayı ertelemek yerine yaşamaya başlarsak kimsenin hikayesini tamamlamak zorunda hissetmeyiz. Kendi arzularını gerçekleştirmek bencillik olarak kodlanmış olabilir. Ancak, kendini yaşama cesaretini...
Published 05/21/22
Ölüm, bir çoğumuzun konuşmaktan, düşünmekten, dile getirmekten bile hoşlanmadığı bir olgu. Ancak, evrenin dualite ile çalıştığını düşündüğümüzde yaşamı deneyimlemek ve farkındalık ile yaşayabilmemiz için “ölüm” ü her gün hatırlamamız ve deneyimlememiz gerekiyor. Aslında bizi huzursuz eden bir çok olgunun altında ölüm korkumuz yatıyor. Oysa ki, her anımızın son olduğunu, hayatımızdaki kişi/lerin ne zaman hayatımızdan çıkacağını da bilmiyoruz. Ölüm gerçeğini hatırladığımızda ise her an,...
Published 03/20/22
Nietzsche‘nin Benlik Döngüsü teorisine göre insan yaşamı sonsuza dek baştan sona aynı biçimde tekrar edecek belirli bir bütündür ve bu döngü 33 yılda bir tekrar eder. Aynı şey astrolojide de geçerlidir: 33 yıl sonra Güneş, doğduğunuz andaki aynı konuma geçer ve burada zaman bükülür ve döngü sahneler değişerek yeniden başlar. Peki zaman gerçekten lineer midir? Şu an yaşadığımız şey geçmişimiz mi yoksa geleceğimiz mi? Hangisini yaratıyoruz? Son dönem yaşadıklarımdan çıkarımlarımı paylaşmaya...
Published 02/27/22
Kendimizi ilişkilerimizde ( aile, romantik, iş, arkadaşlık…) nasıl tanımlıyoruz? Hep iyi, anlayışlı olan taraf olarak tanımlıyorsak başkalarının anlayışsızlıklarını suçlamak yerine kendimizle ilgili kırmızı bayrağı görme vakti gelmiş demektir. Gerçek duygularımızı, hatta en hoşnut olmadığımız öfke, kıskançlık, hayal kırıklığı gibi duygularımızı paylaşmaktan kendimizi geri tutuyorsak eğer bu şekilde sevilmeyeceğimiz yada ilişkinin kopacağı veya yeterince iyi olamayacağımız inancı olabilir....
Published 01/26/22
İnsanoğlunun en çok korktuğu şey ölümden sonra yalnızlık. Oysa yalnızlığı giderme ihtiyacı kendimizi daha da kaybolmuş, içsel bağlarımızdan kopmuş hissettirebiliyor. Kendi iç sesimizi duymanın yegane yolu sessizlik ve kendimizle yapacağımız içsel konuşmalar. O zaman işte neden? sorusu yerine ne? sorusunu sormaya ve çıkış yolunu bulmaya başlıyoruz. Ruhumuzu duymaya başladığımızda yalnızlığın ne bir ihtiyaç ne de bir kaçış olduğunu anlamış olacağız. Sevgimle
Published 01/16/22
Neden aynı gerçekliği yaratıp duruyoruz? Niçin hala aynı ilişkilere tutunup duruyoruz? Neden hep aynı şeyler gelip beni buluyor? Bizi çevreleyen bu sonsuz olasılıklar denizinde, nasıl oluyorda durmadan aynı gerçeklikleri yaratıyoruz? Bunun asıl sebebi, inanç kalıplarımızı ve davranışlarımızı temelde oluşturan sözcükler. Söz büyüdür! Oysa kullandığımız her söz, beynimize vermiş olduğumuz bir talimat ve kendi gerçekliğimizi yaratıyor. Alman Fizikçi Werner Heisenberg “Atomların veya temel...
Published 11/28/21
Hayatımızda hep aynı döngülerin gelip bizi bulduğunu, aynı paternleri tekrar ettiğimizi düşünüyor olabiliriz. Oysa ki, önümüze “sunulan” her zorluk bir sınav gibi sizin insan-i kamil olma yolunda iradenizi sorgulamak ve tamam mı? devam mı? diye sormak için var. Buna göre önüne ya yeni ve daha aşkın bir yaşam şekli gelecek yada geçmişin çamurundan tekrar çıkmaya çabaladığımız aynı yere döneceğiz. Yüksek İrade Yasası ile küçük benlik kavramından çıkıp “Eğer içimde şefkatli ve her şeyi bilen bir...
Published 11/14/21
Başkaları için gerekli olmayı ne zaman bırakacaksın? sorusu uzun süredir kafamı kurcalıyordu… Eğer, bu dünyanın sizi istemediği inancına bir şekilde çocukluk döneminde sahip olduysanız bunun aksini ispatlamak için hayatınız boyunca çaba gösterirsiniz*. Hizmet eden bir mesleğe sahipseniz (doktorluk, avukatlık, öğretmenlik… gibi) muhtemelen siz de bu duygudan muzdarip olabilirsiniz :) Ancak, kurduğunuz ilişkilerde sürekli olarak bir performans gösterme, başkalarının hayatını iyileştirme,...
Published 10/18/21
Öz benlik arayışımızda sonradan edindiğimiz kimlikleri bırakmak nispeten daha kolay... Peki ya geçmişte inandığımız “benlik” algımızı bırakmak? İşte o hikaye, o kadar derinimize işleyip kemikleşmiş oluyor ki bugünkü yaratımlarımızın ve gerçek potansiyelimizi gerçekleştirmemizi sabote edebiliyoruz. Çünkü, onsuz nasıl yaşayacağımızı bilemiyoruz çoğu zaman. Bu nedenle hep aynı yere gitme isteği duyuyoruz kendi içimizde. Halbu ki biz hayatın bilgeliğine ve sonsuz olasılıklarına açsak kendimizi...
Published 09/19/21
Artık yeterince dramaya doyduysak aslında yaşadığımız trajedinin ilahi bir komedyadan başka bir şey olmadığını anlama vaktimiz geldi demektir. Çoğu zaman güçlü dramalar, güçlü hikayeler ve güçlü benlikler yaratıyor ve biz benlik algımız için bu trajediye son vermek istemiyoruz. Bu tiyatro sahnesinde kendi yaşam sahnemizin senaristi ve yönetmeni olabilir miyiz? Aynı oyunu eğer bir başkasının hikayesi olsaydı ona ne tavsiye eder yada o oyunu nasıl baştan yazardık? Ben-merkezcilikten çıkıp...
Published 07/18/21
Kolektif olarak gerek bireysel gerek toplumsal olarak yaşarken ölümü deneyimlediğimiz zor bir dönemden geçiyoruz. Negatif düşünceler ve umutsuzluk bizi aşağı çekiyor olabilir. Ancak, her düşüncemiz ve sözümüz büyü etkisi yaratttığını da fark edelim. Bu eğer karanlık ve aydınlığın savaşı ise bu savaşta tek silahımız ışığımızı yükseltmek. 6 Temmuz tarihinde Sirius Güneş ile kavuşacak ve kader yeniden yazılacak. Aslında her güne böyle bakabiliriz. Kader dediğim şey benim iradi yaratımım...
Published 07/04/21
Tralmalarımızı tanımladık, hikayeyi yeniden yazma gücünü elimize aldık derken sarkaç kimi zaman öteki uca kayabiliyor. “Ben, ebeveynlerimin, atalarımın mirasının farkındayım” ve hikayenin karşı tarafına geçip tam tersini yaratalım derken aslında onu yaşatmaya devam ediyor olabiliriz. İnadına değil ama biz öyle istediğimiz için yazılmalı tüm hikayeler... Burada kimseye benzememek, anti-tezi olmak seçenekleri arasında bir de hiçbiri ve herşey olma seçeneğimiz olduğunu da unutmayalım. Atalarımız...
Published 05/10/21
Artık hepimiz travmalarımızdan konuşuyoruz, travmalarımız üzerine çalışıyoruz... bu kesinlikle iyi bir şey! Ama çoklukla çıkamıyoruz yada bilinçsizce içinde çıkmak istemediğimiz konforlu bir yatak oluyor. Çünkü, egonun en sevdiği şeylerden biri travmaları bir madalyon gibi göğsünde taşıyıp bir kimlik oluşturmak. Böylece varlığını sürdürebilir hale geliyor. Artık bırakma vakti, bizim sebep olmadığımız bizim yaratmadığınız hikayelerin kimliğimiz olmasına ve bizi geçmişte tutmasına gerek yok....
Published 04/25/21
Çoğu zaman iyiniyetle yaptığımız tavsiyeler, karşımızdakini biz hiç farkında olmadan kötü hissettirebiliyor, hatta yaralayabiliyor. Karşımızdaki sormaksızın bulunduğumuz tavsiyelerin sebebi, genellikle üstünlük kurma ihtiyacı veya kendimizin yapmak isteyip de eyleme dökemediği şeylerin yansıması. Halbu ki arzuladığımız şey çoğunlukla duyulmak ve görülmek. O zaman yalnız olmadığımızı ve sevildiğimizi de anlayabiliyoruz ve bu ancak sessizlikte mümkün. Sessizlikle karşımızdakine alan...
Published 04/10/21
Benliğimizin nerede başlayıp bittiği, kendi arzularımızla başkalarının arzuları çoğu zaman birbirine karışıyor. Tanrı’nın/ailenin/sevgilinin... vs. bizim ihtiyaçlarımızı yerine getiren değil ama daha çok bizim onun sunduklarını kabullenen kullar olmamız gibi alt inançlarımız olabilir. Oysa bu tür inançlar bizim çoğu zaman çocukluğumuza ait. Az ile yetinmek, sunulanı kabullenmek ancak bizim gerçek arzularımız ile örtüşüyorsa erdemdir. Aksi takdirde kurban/mağdur psikolojisidir. Artık kendimize...
Published 03/21/21
Einstein'a karşı 50 bilim adamı bir araya gelip karşı bir bildiri yayınlamış, bunu duyan Einstein’ın tepkisi, “haklı olsalardı bir kişi yeterdi" şeklinde olmuş. Kendimizi ayrık otu gibi hissettiğimiz zamanlarda “ben neden böyleyim?” diye sorgulamak yerine belki de kimsenin göremediği yada bizde varolan “öz’el” olanı görmek için alan açmamıza ve kendi içsel gücümüzle hareket etmemize ihtiyaç var. Eksiklerimize odaklanmaktansa gerçekten iyi olduğumuz ve bizi iyi hissettiren şeylere yüzümüzü...
Published 03/02/21
Yeni normalle birlikte yeni bir Ben’e uyanıyor ve daha önce hiç tanışma fırsatı bulmadığımız kendimizle karşılaşmış olabiliriz. Bu dönemde, sessizleşmek, durmak ve dinlemek gerekiyor adeta yeni biriyle tanışır gibi... Tırtıl, kelebek olacağını bilmeden yaşar uzun süre ve uyanmak için uykuya yatması gerekir ama esas önemli olan kelebek olmayı düşleyecek kararlılığı göstermesidir. Kozalarımızda olduğumuz bu mecburi inviza döneminde yeniye uyanırken hangi ben’e? uyanmak istediğinize iyi karar...
Published 02/13/21
Uzun süreden beri içsel çalışmalarımızı yaparken yeni başlangıçlar için çokça heves etmişken aniden hala geçmiş hislerin bizi ele geçirdiğini ve sınıfta kaldığımızı düşünüyor olabiliriz. Çoğu zaman her ne kadar kabul edemesek de bilinen Cehennem bilinmeyen Cennet’ten iyidir diyerek aynı döngüyü tekrar etmek, bilinmeyene atılacak adımdan daha kolay gelebiliyor çoğu zaman. Bu anlarda hemen pes etmeyip fark ederek tanıdık bir arkadaşla karşılaşmış gibi selamlamak ve bugünümüzü belirlemesine izin...
Published 01/20/21
Yaşam amacınızı bulmak için mücadele etmenize gerek yok. İşi bırakıp bırakmamak, nasıl para kazanacağınız yada şehirden taşınıp taşınmamayı düşünmekle meşgul olmanıza gerek yok. Dış koşullar yerine içimize yönelip tamamen kendimize ve başkalarına mutluluk getirdiğimiz yerden hizalandığımızda tutkularımızın yolundan gideriz. Şu an her ne yapıyorsanız bu yaşam amacınızın kendisidir. Yaşam Amacı bulunan bir kategori değil, bir süreçtir. Kendiniz olmaya direndiğiniz noktada siz zaten yaşam...
Published 01/10/21
İnsanın anlam arayışı, insanlık tarihi kadar eski. Çoğumuz tam olarak sebebini bilemediğimiz içsel bir boşluk ve tatminsizlik hissi ile yaşamımızı idame ettirmeye çalışıyoruz. Bu arayışı tam olarak anlamlandıramasak bile bir çağrı olduğunu sezinleyebiliyoruz. İçsel olarak yüzleşme cesaretini gösterebildiğimiz noktada ise özbenliğimiz ile tekrar buluşup varoluşumuzun yaşam amacının kendisi olduğunu anlıyoruz. Bu bölümde yaşam amacı nedir? Hayatımızın hangi aşamalarında bu ihtiyaç ortaya...
Published 01/02/21
2020 kolektif olarak lanet bir yıldı ama bireysel olarak hiç bu kadar kendimizle kalma şansını elde ettiğimiz başka bir yıl da olmadı. Artık bize hizmet etmeyen şeyleri bırakıp geçmişimizi bilgeliğe evirmenin ve yeniye yer açarak hayatımızın kontrolünü elimize almanın vakti geldi. Bardağın dolu yada boş tarafına odaklanmak yerine bardağın kendisi olduğumuzu fark edip birlik ve bütünlük bilinciyle uyanmak bugün ve şimdi mümkün. MUTLU YILLAR! Sevgimle ❤️ instagram @kendinetani
Published 12/29/20
Her an ölebileceğini bilerek ve yola yine de devam edebilmek için umutla kendini beslemek insana neyi öğretir? Dağ, sizi ve egonuzu önce un ufak edip sonra da kucağında büyüten bir anne gibi. Everest Base Camp tecrübesi bir fetih değil, daha çok hızlandırılmış hayat okulu yolculuğu. Yaşadığımız zor günlere ışık olması ve rehberlik etmesi dileğiyle. Sevgiyle kalın. Instagram @kendinetani
Published 12/21/20
Hepimiz mutluluğu arıyoruz ama dışımızdaki dünyayı keşfediyoruz, seyahatlere çıkıyoruz... İnsanoğlu olarak Ay’a bile gittik, eminim başka gezegenleri de keşfedeceğiz. Ancak, Ay sadece Dünya’dan bakınca güzel. Mutluluk için de önce içimize bakmamız gerekiyor. İçselleştiremediğin hiç bir şeyi öğrenemezsin. Bu nedenle bilgi içeriden gelir. Bu kayıtta Nepal’de Budist Kopan Manastırı’nda yaşadığım içsel yolculuk esnasında öğrendiğim tüm bilgileri günlüğümden sayfaları çevirerek sizinle paylaştım....
Published 12/11/20
Rüyalar, uykudan daha çok uyanmakla ilgilidir. Iroquois yerlileri, eğer rüyalarınızı kaybettiyseniz canınızın bir bölümünü kaybetmişsinizdir derler. Eğer, rüyalarımızın dilini anlamaya ve onunla konuşmaya başlarsak ruhumuzun nerede takılı kaldığını yada nereye doğru ilerlememiz gerektiğini de anlamış oluruz. Uykuya tekrar geri dönmemek için rüyalara kulak verin. Sevgimle İnstagram: @kendinetani
Published 12/02/20
Hepimiz kendimizi kaybolmuş, hayatın daha iyiye gitmeyeceğini düşündüğümüz anlar yaşıyoruzdur. Mevlana “Harabenin olduğu yerde hazine ümidi de vardır, neden yıkılmış yüreklerde Tanrı’nın hazinesini aramıyorsun?” diye sorar. Zaman zaman hepimiz anlamını tam olarak çözemediğimiz eşzamanlılıklar yaşıyoruzdur. Oysa bize bizi, öz benliğimizi hatırlatan yolumuzu aydınlatacak ip uçlarıdır onlar. Bu bölümde onları takip etmemizin öneminden ve evrenin sessiz dilini nasıl duyabileceğimizden bahsettim....
Published 11/26/20