Episodes
İstatistiksel olarak en sevmediğimiz mevsim Kış! Tesadüf bu ya kimse kendisini duygusalken, depresyondayken, tembel veya kızgınken de sevmiyor. En sevdiğimiz mevsim Bahar olduğu gibi biz de kendimizi ve başkalarını sadece hayat dolu, mutlu ve huzurlu iken seviyoruz. Mevsimlere de ruh hallerimize de içsel zamanaşımları koyuyoruz. Hava bir hafta içerisinde Güneş açmıyorsa söylenmeye başlıyoruz. Depresyondan çıkamıyorsak kendimizi daha da sevmez oluyoruz. İçsel sesimiz “bir çıkamadın şu karanlık...
Published 04/22/24
Published 04/22/24
Hayatımızda yaşadığımız zorluklar, içerisindeyken bize asla bitmeyecekmiş gibi gelir. Ancak, dışına çıkıp baktığımızda bizi gitmemiz gereken yöne götüren araçlar olduğunu anlarız. Bugün sizlerle oldukça ilham verici bir hikaye paylaşacağım. Dünün İnsan Kaynakları Uzmanı, bugünün oyuncusu Hakan Çelik bu bölümün konuğu. 2006 yılında Müjdat Gezen’den mezun olduktan sonra hocalarının pozitif ve teşvik edici geri bildirimlerine rağmen yine kurumsal hayata geri dönen Hakan hayalini hiç bırakmadı....
Published 04/12/24
Hayatımızda yaşadığımız tıkanıklık hissi, kriz anları, zorlanmalar aslında bizlerin bir eşikten geçmek üzere olduğumuzun işaretleridir. Bu eşik dönemleri tesadüf olmayacak bir şekilde her insanın yaşamında benzer yaş aralıklarında yaşanır. Bunlar 21, 29, 42 ve 63 yaşlarıdır. Yani aslında Satürn ve Uranüs Döngüleri. Gökte ne varsa yerde de o vardır ve astroloji sembollerin diliyle aslında bizim o eşikleri nasıl aşmamız gerektiğini ve bu döngülerin bize neyi öğretmeye çalıştığını bize...
Published 03/19/24
Genelde hayatta yaşadığımız zorluklarda mutlaka bir “ders” gizlidir. Farkındalığı yüksek ve gelişime açık insanlar kendilerine sağlıklı olarak şu soruları sorar: “bu benim başıma neden geliyor?”, “burada sınavım ne?”, “neyi öğrenmeliyim?”. Eğer siz her şeye rağmen doğruyu yapıyorsanız fakat sınav hala devam ediyorsa bu sizin değil ama siz karşınızdakinin sınavısınız demektir. İyi ve yüksek enerjiler etraflarında her zaman huzur enerjisi yaratmazlar. Kaos ve isyan da yaratırlar. Sizin o...
Published 02/11/24
Bugün hepimiz yakın ilişkiler kurma arzusu içerisindeyiz ve biri gelsin bizi “olduğumuz gibi sevsin” istiyoruz. Ancak, bir türlü kendimizi kabul edemeyip “kusurlarımız” “kırılganlıklarımız” görülmesin istiyoruz. Çok sevilmek istiyoruz ama kalbimiz kırılmasın istiyoruz… Oysa biriyle bizi esas yakınlaştıran yegane şey o kişiye gösterdiğimiz kırılganlıklarımız. Bu şekilde hem o kişinin bizi gerçekten tanıma hem de kendimize o kişiye güvenip güvenemeyeceğimizi anlama şansı veririz. Böylece aşılan...
Published 01/31/24
Rüyaların anlaşılması insanın bütünlüğüne giden patikalardır. Her bir patika adeta bir kilimi oluşturan ilmekler gibi teker teker örülür ve her bir ilmek anlaşıldığında rüyalar bizimle daha da açık konuşmaya başlar. Rüyalar, bizimle semboller kullanarak konuşur. Çünkü, burada konuşmak istediği bizim ruhumuz ve kalbimizdir. Bu nedenle çoğu zaman zihnimiz bunu anlamlandıramaz. Rüyalar aynı zamanda bizden görülmeyi, duyulmayı ve anlaşılmayı bekler. Tıpkı bizim gibi… Rüya günlüğü tuttuğumuzda...
Published 12/30/23
Günümüz dünyasında herkes kendini arıyor ve spiritüellik ve psikoloji her zamankinden daha çok konuşulur oldu. Bu tabii ki olumlu bir şey. Ancak, kendini keşfetme yolculuğu oldukça meşakkatli bir yol ve herkes bu zor yoldan gitmek istemiyor. Oysa aydınlanma dediğimiz şey varılacak bir duraktan ziyade yürünmesi ve keşfedilmesi gereken bir yolculuk. Bu nedenle istiyoruz ki birileri bize gitmemiz gereken yolu göstersin, yapmamız gerekeni söylesin, bizim kurtarıcımız olsun. Bu talebe karşılık...
Published 12/25/23
Bağlanma biçimleri günümüzün oldukça popüler konularından. Sıklıkla duyuyoruz, kaçıngan bağlanan, kaygılı bağlanan ve herkes güvenli ilişkiler yaşamak istiyor. Ancak, sıklıkla kullanılan her tanımda olduğu gibi burda da bir tehlike var: bu tanımları bir teşhis gibi değerlendirip iyileştirilmesi gereken bir hastalık gibi yaklaşabiliyoruz… Halbu ki insan karşısındaki ile tepkimeye giren de bir varlık ve biz bir ilişkide hiç olmadığımız bir biçimde güvensiz bağlanan davranış şekilleri gösteriyor...
Published 12/09/23
Bizlere başkaları için fedakarlığın erken yaşlardan itibaren gerçek cömertliği ifade ettiği öğretildi. Bu nedenle ne yazık ki bencil etiketinin olumsuz bir çağrışım yaptığı bir toplumda yaşıyoruz. Oysa ki ilişki sürdürmek ve sevilmek uğruna kendimizden bu sebeple o kadar uzaklaşıyoruz ki başkalarına da iyi gelemez hale geldik ve biz bunu devam ettirdikçe hayat, keyif alınması gereken bir yer olmak yerine sorumluluk listesindeki görevlerimizi tamamlayan bir yer haline gelmeye başladı. Halbu ki...
Published 11/26/23
Bu bölümde 17 Temmuz 2023 tarihi ile başlayıp 12 Ocak 2025 tarihine kadar her birimizin hayatında başkaları ile olan ilişkilerimizde bize “sağlıklı bencilliğin” ne olduğunu öğretecek olan Kuzey Ay Düğümü Koç geçişini çok sevgili Astrolog arkadaşım Özüm Öztürk @lostris_astrology ile konuştuk. Bu geçişten direk etki alanlar ise 20 Ağustos 1967-19 Nisan 1969, 7 Nisan 1986-2 Aralık 1987 ve 26 Aralık 2004-21 Haziran 2006 doğumlular olacak. Bu nedenle bu bölüm onlar için ayrıca değerli. Peki Ay...
Published 10/31/23
Bu bölümle birlikte ilişkiler başlığını açmış oluyoruz. Çünkü, yaşadığımız her ilişki aslında kendimizi tanıma yolculuğunda bir ayna. Çoğu zaman sebebini açıklayamadığımız şekilde kendimizi tatminsiz ilişkiler içerisinde bulabiliyoruz. Sürekli olarak oyuncular değişse bile sonucun aynı olduğu ilişki örüntüleri yaşıyor olabiliriz. Bir çoğumuzun ilişkilenme tercihi aslında seçilmiş olma, sevgi ve ilgi alma arzusundan kaynaklanıyor. Biz birinin bizi sevme haline yada bizi seçme potansiyeline o...
Published 10/17/23
Kader, güneşin doğması ise irade, onun içeriye girip girmemesine karar vermektir. Aynı şekilde nasıl bir çevrede, ailede, ülkede doğacağımıza biz karar veremeyiz. Ancak, nasıl bir çevrede ve aile gibi hissettiren insanlarla yaşayıp yaşayamayacağımıza biz karar verebiliriz. Bir yetişkin olarak seçim yapma hakkına sahibiz. Oysa, toplumsal kaygılar ve suçluluk duygusu ile hareket edip hala aynı örüntüden yeni size ayak uydurmalarını bekledikçe kendimizi ayağımıza artık olmayan bir ayakkabıya...
Published 07/17/23
#46. Bölümde bahsettiğim kendi içsel gücümüzden hareket etmek ve içsel guru’muzla iletişime geçebilmek için küçük bir meditasyon. Umarım faydalı olur.
Published 05/30/23
Yaşadığımız olaylarda biri gelsin bize yardım etsin yada ne yapmamız gerektiğini söylesin diye bekleyip duruyoruz. Bunun için terapilere, kurslara gidiyoruz, arkadaş/aile tavsiyeleri alıyoruz. Oysa ki aradığımız yardım da bilgi de bizim içimizde. Biz dışarıya gücümüzü ne kadar verirsek o kadar kendi iç sesimizden uzaklaşmış oluyoruz. Kendi içsel kaynaklarımıza güvenmek ve iç sesimizi tekrar bulma vakti. Bir sonraki bölümde buna yardım edecek küçük bir meditasyon yaptıracağım.
Published 04/30/23
Bir çoğumuzun tecrübe ettiği “ ruhun karanlık gecesi”ni yaşamak adeta bir ölüm tecrübesi gibidir. Ancak, Mevlana’nın da dediği gibi ruhun aydınlığa ulaşması ve tekamüle erişmesi için “ölmeden önce ölmek” gerekir. Bu çok sancılı bir süreçtir ve her şeyin bir anda anlamını yitirdiği, eskiden bize keyif veren hiç bir şeyin artık vermediği ve tamamıyla kaybolmuş hissettiğimiz bir dönemdir. Ancak, iyi haber şu ki; bu dönem, aydınlanmadan önce son eşiktir. Çünkü ışık sadece kırıldığımız yerden...
Published 03/19/23
Her birimizin arka odasında üzerini kilitleyip kendimizden bile sakındığımız bir veya birden çok yönümüz mutlaka var. Başkaları duysa, bilse, görse ne yaparım? diye kaygı duyup korkabiliyoruz. Oysa, bunun kendimize ve diğerlerine verdiğimiz mesaj adeta perdenin arkasında gizlenen ve sahneye çıkıp bütün potansiyelini ortaya koyamayan ve kendi olamayan biri haline geliyoruz. Hayata da perdenin arkasından bakıyoruz ve kimse bizi bütünümüzle kabul etmez diye düşündüğümüz için bizi gerçekten...
Published 01/05/23
O işi kabul etseydim/etmeseydim? O kişiyle evlenseydim/evlenmeseydim? Türkiye’den ayrılsaydım/kalsaydım? Arkadaşımla ortak olsaydım/olmasaydım? vs sürekli bunlarla kafamız meşgulsa gelecekle ilgili de adım atarken çok fazla kaygı duyuyor olabiliriz. Dolayısıyla hiç bir zaman anı yaşayamaz, adım atamaz oluyoruz. Pişmanlığın ana kaynağı kendimizi değil başkalarını memnun etmeyi seçmemizde. Peki bunu neden yapıyoruz? Ve nasıl oluyor da biz kendimizi değil de hep başkalarının hayatını seçerken...
Published 11/21/22
Eğer her şey önceden yazılmışsa benim o zaman hiç bir şey yapmamam mı gerekiyor? Çabalıyorum ama olmuyor? Yada bir türlü harekete geçemiyorum, erteliyorum neden? Sorularını soruyor olabiliriz. Güneş’in doğup doğmaması kaderdir ama sizin perdeyi açıp açmamanız sizin iradenizdir. Ancak, bir şeyin madde boyutunda gerçekleşebilmesi için önce enerji alanını değiştirmemiz ve adım atmamız gerekiyor. Bazen hayalimizin gerçekleşebilmesi bizi korkutuyor olabilir ve önce kendimize karşı dürüst olmamız...
Published 11/01/22
Tum yaralarimi iyilestirirsem artik sevilebilirim inanci bizi tam tersine daha da sevgisizlige surukluyor. Halbu ki kendimizle derdi olan tek kisi bizden baskasi degil. Oysa yaralarimiz, bizden iyilesmek yerine sadece kabul edilmeyi bekliyor olabilir. Nevrotik yapi, sizi baskalarindan ayiran ve sizi biricik yapan yegane unsur. Bu sizi farklilastiran, sizi renkli kilan ve belki de yaraticiliginizi arttiran bir arac. Yuzunuzdeki cizige takilip “Ben neden boyleyim?” demek yerine o yaraya bir...
Published 10/17/22
Hangi tercihi yapsam daha iyi olur? Nereye gitsem? Ya Bir şeyleri kaybedersem? Diye kaygılanıyor olabiliriz. Oysa ki dış dünyada yaşadıklarımız ruhumuzun sadece form değiştirmiş halidir. Sizin ruhunuzda/özünüzde olan şey sizde kalır ancak sadece şekil değiştirir. Eğer siz zaten yaratıcı biriyseniz bu sizde resim yaparak, yazarak yada çocuk doğurarak şekil bulmuş olabilir. Bunun için kaygılanıp kaybetme korkusu yaşamak yerine özümüze sahip çıkmak, beşeri halinden ziyade o enerjinin bizde var...
Published 09/25/22
38. Bölümde bahsettiğim “aradığın şey de seni arıyor”sa eğer seni bulan şeyin seni neden bulduğunu da anlamamız gerekiyor? Biz ne yaratıyoruz ki belli başlı olayları, insanları ve durumları kendimize çekiyoruz? Bize ne anlatmaya çalışıyor? Carl Gustav Jung “Dışa bakan rüya görür, içe bakan uyanır” der. Eğer her şey bizim projeksiyonumuzsa karşımızda gördüğümüz sahne bizim içimizin yansımasından başka bir şey değil. Aynı ruh ailesinde ve frekansta olduğunuz insanlarla birbirinizi besler ve...
Published 07/30/22
Karşınıza Alaaddin’in Cini çıksa ve size “Dile benden ne dilersen?” diye sorsa biz yine gidip ev, araba, bir eş, çocuk sahibi olmayı hayal ederiz ama Tanrı olup boyutlar üstü yaratımımız olmasını hayal etmek bizi korkutuyor. Tanrı olmak düşüncesi, geçmişi bırakıp tüm mazeretleri bir kenara bırakıp tüm yaşam sorumluluğunu alan bir yetişkin olmak demek. Mevlana aslında “aradığın şey de seni arıyor” derken Tanrı’nın biz olduğumuz ve bundan şüphe duymayarak hareket ettiğimiz noktada gelecek...
Published 07/25/22
Genelde empatlar çok travmatize olmuş çocuklar çünkü kendi iç sesinden önce başkalarının ne hissettiğini düşünebilme becerisi bir beceri değil travma göstergesi. Biz ile diğerleri arasındaki ayrımın çok belirsiz olduğu ve sınırların belirli olmadığı bir yerden başkalarını anlamaya çalışırız. Oysa, kendimizin ne hissettiği ve gerçek arzularımızı keşfetmek maden bulmak kadar zordur. Bu hikaye mitoloji ve astrolojide Yaralı Şifacı/Chiron ile çok güzel anlatılır: Babası Kronos (Satürn) annesi...
Published 05/24/22
Her şey “21 yaşındaki haline ne tavsiye ederdin?” Sorusuna “kalbinin sesini dinle” cevabı ile başladı ve soru soruyu doğurdu… Yaptığımız tercihlerin kaçı gerçekten bize ait? Başkalarını memnun etmek için kendimizde nelerden vazgeçiyoruz? Gerçek arzularımız ne? Canımız neyi arzuluyor? Kendimizi yaşamayı ertelemek yerine yaşamaya başlarsak kimsenin hikayesini tamamlamak zorunda hissetmeyiz. Kendi arzularını gerçekleştirmek bencillik olarak kodlanmış olabilir. Ancak, kendini yaşama cesaretini...
Published 05/21/22